Quantcast
Channel: Sinema | ListeList.com
Viewing all 913 articles
Browse latest View live

Hayatta Kalma Filmleri: İnsanın Ne Kadar Güçlü Olduğunu Gösteren 20 Hayatta Kalma Filmi

$
0
0

Zor koşullarda bulunan insanların içgüdüsel olarak verdiği yaşam savaşını konu alan filmler, nefes kesici sahneleriyle en sürükleyici film türleri arasında yer alıyor. Doğayla, vahşi hayvanlarla, açlık ve susuzlukla mücadele ederek hayatta kalma içgüdüsünün büyüklüğünü gösteren en çarpıcı filmleri sizin için derledik.

20. The Day After Tomorrow – Yarından Sonra (2004) (IMDB: 6.4)

Yönetmenlik koltuğuna Rolan Emmerich’in oturduğu film, iklim değişikliği yüzünden yaşanan felaketleri konu alıyor. Filmde iklim bilimci Jack Hall’un, yaklaşan buzul çağının arifesinde, New York’da mahsur kalan oğlunu kurtarma mücadelesi beyaz perdeye yansıtılıyor.Çarpıcı sahnelere sahip olan film, aksiyon, macera ve bilim kurgu türlerinin en başarılı örnekleri arasında.

19. Open Water – Açık Deniz (2003) (IMDB: 5.7)

Gerçek bir hikayeye dayanan film, okyanusta unutulan iki dalgıcın yaşam savaşını konu alıyor. Açlık, susuzluk ve köpekbalıklarıyla mücadele eden çiftin mücadelesi, deniz korkusu olanların izlemekte zorluk çekeceği sahneler de barındırıyor. 2003 yapımı filmin gişedeki başarısından sonra serinin 2. ve 3. filmleri de çekildi.

18. The Perfect Storm – Kusursuz Fırtına (2000) (IMDB: 6.4)

1991 yılında inanılmaz bir fırtınaya yakalanan ticari balıkçı teknesi mürettebatının yaşam mücadelesini konu alan film, türünün en başarılı örnekleri arasında. Canlandırdığı Billy karekteriyle devleşen George Clooney’in performansı da Kusursuz Fırtına’nın unutulmaz filmler arasında yer almasında önemli bir etken.

17. The Road – Yol (2009) (IMDB: 7.3)

Kitap uyarlaması olan çarpıcı film, kıyamet sonrasını yaşanan felaketleri konu alıyor. Bir babanın oğlunun kurtarmak için verdiği hayatta kalma çabasını yansıtan film, Charlize Theron, Viggo Mortensen, Guy Pearce gibi başarılı oyuncuları da kadrosunda barındırıyor.

16. Gravity – Yerçekimi (2013) (IMDB: 7.7)

Bir kaza sonucu uzayda mahsur kalan iki astronotun yaşam mücadelesini konu alan film, Sandra Bullock ve George Clooney’in etkileyici performasıyla oldukça çarpıcı bir hal alıyor. Stone ve Kowalski’nin kurtuluş mücadelesi, hayatta kalma filmlerini beğeniyle izleyen sinemaseverler için muhteşem bir örnek.

15. All Is Lost – Sona Doğru ( 2013) (IMDB: 6.9)

Tek başına yolculuk yapan bir denizci, gemi konteynırına çarptıktan sonra kendisini okyanusun ortasında bulur. Yaşamla ölüm arasındaki çizgide gidip gelen bir denizcinin hikayesini anlatan filmde ünlü oyuncu Robert Redford, inanılmaz performasıyla göz dolduruyor.

14. Wild – Yaban (2014) (IMDB: 7.1)

Kitap uyarlaması olan film, Reese Witherspoon’un canlandırdığı Cheryl karakterinin yaşadığı travmatik olaylardan sonra çıktığı yolculuğu konu alıyor.

13. Kon Tiki (2012) (IMDB: 7.2)

Efsanevi araştırmacı Thor Heyerdal’ın Pasifik Okyanusu’nda yaptığı 4300 millik yolcuğu konu alan film, Güney Amerikalılar’ın Polinezya’da koloni kurmuş olma ihtimalini değerlendiriyor.

12. The Grey – Gri Kurt (2012) (IMDB: 6.8)

Dramatik bir uçak kazası sonrasında Alaska’da mahsur kalan petrol işçilerini konu alan film, Liam Neeson’ın efsanevi performansıyla büyük başarı yakaladı. Vahşi kurtlara karşı verdikleri savaş ise filmin aksiyon ve gerilim seviyesini oldukça yukarı çekiyor.

11. Everest – (2015) (IMDB: 7.1)

Everest’e tırmanmaya çalışan Yeni Zelandalı Rob ve arkadaşlarının hikayesini konu alan film, çarpıcı sahnelerle doğaya karşı mücadelenin en zorlu örneklerini gözler önüne seriyor.

10. Alive – Yaşamak İçin (1993) (IMDB: 7.1)

Uçak kazası sonrasında And Dağları’nda mahsur kalan Uruguaylı rugby takımının oyuncularını konu alan film, zorlu hayat şartlarıyla mücadele etmenin tüm gerçekliğini ekrana yansıtıyor.

9. Touching The Void – Boşluğa Dokunmak (2003) (IMDB: 8.0)

”Ölüme yaklaştıkça yaşadığınızı daha fazla hissedersiniz.” mottosuyla gerçek bir hikayeyi konu alan film, iki genç dağcının Peru’da bulunan And Dağları’na, Siula Grande’e tırmanırken yaşadıkları kazayı ve verdikleri akılalmaz yaşam savaşını konu alıyor.

8. The Pianist – Piyanist (2002) (IMDB: 8.5 )

İkinci Dünya Savaşı’nı konu alan film, hayatta kalma mücadelesi veren Polonyalı Yahudi bir müzisyenin hikayesine odaklanıyor. Adrien Brody’nin inanılmaz performansıyla unutulmazlar arasına giren film, savaşın soğuk yüzünü de gözler önüne seriyor.

7. The Martian – Marslı (2015) (IMDB: 8.0)

Mars’a yolculuk yapan astronot ekibi, yaşanan bir fırtına sonrasında kaybettikleri arkadaşlarının öldüğünü düşünür. Ridlet Scott’un yönetmenlik koltuğuna oturduğu film, hayata tutunmak için bildiği her şeyi kullanan inatçı bir astronotun hikayesini ele alıyor.

6. Life Of Pi – Pi’nin Yaşamı (2012) (IMDB: 7.9)

Bir deniz kazası sonrasında hayatta kalan genç bir adamın hayata tutunma mücadelesini konu alan film, çarpıcı unsurlar barındırıyor. Bir sandalda Bengal kaplanı ile birlikte hayata tutunan Pi Patel’in mücadele ettiği tek sorun vahşi hayvanlar değil.

5. I am Legend – Ben Efsaneyim (2007) (IMDB: 7.2)

Ben Efsaneyim, insanları mutant canlılara dönüştüren bir virüsten sağ kurtulmayı başaran Robert Neville (Will Smith)’in yaşam mücadelesini konu alıyor. New York sokaklarında tek başına yaşayan ve virüse çare bulmaya çalışan Neville’in hikayesi, duygusal unsurlarla birleşerek unutulmaz sahnelere yer veriyor.

4. 127 Hours – 127 Saat (2010) (IMDB: 7.6)

Macerasever bir dağcı olan Aron Ralston, tek başına çıktığı yolculukta Utah – Moab yakınlarındaki bir bölgede mahsur kalır. Kanyon geçişi sırasında büyük bir kayanın altında sıkışıp kalan Aron, hayatta kalmak için umutsuzca bir çaba gösterir. Genç dağcının hayatını kurtarma çabasını gözler önüne seren yapımın IMDB puanı da oldukça yüksek.

3. Into The Wild – Özgürlük Yolu (2007) (IMDB: 8.2)

Üniversiteyi dereceyle bitiren Christoper McCandless, tüm birikimini hayır kurumlarına bağışlayıp her şeyi geride bırakarak uzunca bir yolculuğa çıkar. Alaska’nın doğasında tek başına hayatta kalmaya çalışarak içsel bir yolcuğa çıkan McCandless, bu zorlu yolculukta kendini keşfedecektir. Filmin muhteşem müziklerini Eddie Vedder’in hazırladığını da belirtelim.

2. Cast Away – Yeni Hayat (2000) (IMDB 7.8)

İşini sosyal hayatının önüne koyan FedEx yöneticisi Chuck Noland (Tom Hanks), bir uçak kazası sonrasında ıssız bir adada mahsur kalır. Hem duygusal hem de fiziksel anlamda hayata tutunma çabası gösteren bir adamın hikayesini anlatan film, yaşama motivasyonuna dair de incelikler barındırıyor.

1. The Revenant – Diriliş (2015) (IMDB: 8.0)

Leonardo DiCaprio’ya Oscar ödülünü getiren film, 1800’lü yıllarda yaşanan bir hayatta kalma mücadelesini konu alıyor. Ormanda ölüme terk edilen ve oğlu öldürülen Hugh Glass, intikam almak için hayata tutunuyor. Ayı saldırısına uğrayan Hugh’ın yaşama azmini ve hayata tutunma çabasını gösteren film, çarpıcı sahneleriyle de sürükleyici bir etkiye sahip.

Kaynak: 1 2


John Wick 3: 57 Milyon Dolarlık Hasılat İle Zirveye Oturdu!

$
0
0

Hayranları tarafından uzun zamandır beklenen John Wick 3 – Parabellum, 15 Mayıs tarihinde vizyona girdi. Geçtiğimiz hafta sonu hayranlarıyla buluşan film 57 milyon dolar ile serinin en iyi açılışına imza attı. Bu açılışı ile John Wick: Chapter 3 – Parabellum, Avengers: Endgame’in gişe rakamlarının da üzerine çıkarak zirveye adını yazdırdı. Başarılı bir geri dönüş yapan John Wick filminin detaylarını bu yazıda sizlerle buluşturuyoruz.

Keanu Reeves’in başrolündeki John Wick Chapter 3 – Parabellum 15 Mayıs tarihinde vizyona girdi

Yönetmen koltuğunda Chad Stahelski’nin oturduğu film, 57 milyon dolar ile serinin en iyi açılışına imza attı

Vizyona girdiği 26 Nisan tarihinden bu yana zirveyi kimseye kaptırmayan Avengers: Endgame, John Wick’ten beklemediği şekilde darbe yedi

John Wick serisini final filmi olan Chapter 3 – Parabellum, Avengers: Endgame’in Kuzey Amerika’daki 27 milyon dolarlık gişe değerini yerle bir etti


Bir önceki hafta sonuna kıyasla yüzde 53,5 düşüşle 29,4 milyon dolar gişe hasılatı elde eden Marvel filmi, 57 milyon dolar toplayan John Wick 3’ün bir hayli gerisinde kaldı. Endgame, ABD’deki liderliğini sürdürebilseydi, Black Panther’dan bu yana üst üste dört hafta boyunca ilk sırada kalan ilk film olacaktı.

John Wick evreni, ilk kez 2014 yılında kapılarını açmıştı ve ABD’de toplam 43 milyon dolar gişe hasılatı elde etmişti

Ardından 2017 yılında izleyicilerle buluşan devam filmi John Wick: Chapter 2,30.4 milyon dolarlık bir açılışa imza atmıştı


Yurt içinde 92 milyon dolar toplayan yapım, uluslararası pazarlarda ise toplam 158 milyon dolar kazanmıştı.

57 milyon dolarlık açılışla müthiş bir geri dönüşe imza atan Chapter 3, Reeves’in aksiyon dolu macerasında durmak bilmeden ilerlediğini hayranlarına gösterdi

Senaryosunu Derek Kolstad’ın kaleme aldığı filmin yönetmenliğini Chad Stahelski üstlendi


John Wick: Chapter 3 – Parabellum, gizli suikastçı birliğinden atılan John Wick’in, kellesi karşılığında ödül almak için peşine düşen suikastçılara karşı verdiği mücadeleyi konu ediyor. John Wick iki nedenden ötürü firaridir. Kellesi üzerine 14 milyon dolarlık açık sözleşme konulmuştur ve temel bir kuralı ihlal etmiştir; Continental Hotel’de birini öldürmüştür. Kurbanı ise açık kontratı sunan Yüksek Masa üyesidir. İşi bitmiş olması gereken John’a otelin yöneticisi Winston tarafından bir saatlik bir kaçış süresi verilir. Ardından üyeliği iptal edilecek, tüm hizmetlerden men edilecek ve diğer üyelerle iletişimi kesilecektir. John’un New York City’den kaçma mücadelesinde güvenebileceği tek şey servis endüstrisidir… (bkz.)

Yunan Mitolojisi Filmleri: Konularında Yunan Mitolojisini İçeren 10 Film

$
0
0

Zeus, Hades, Posedion ve daha niceleri. Hepimiz uzaktan yakından aşinayız Yunan Mitolojisi’ne. Sizler için birbirinden güzel 10 tane Yunan Mitolojisini konu alan filmleri derledik. İyi seyirler!

1- 300 Spartalı IMDb: 7.7

Konusu: Sparta Kralı, son derece kuvvetli bir ordu ile karşı karşıyadır çünkü Pers Kralı Xerxes, sahip olduğu gücü, çoktan Yunan Krallıkları üzerine salmıştır. Sparta Kralı, bu durumla baş edebilmek için çareyi yürekleri kocaman olan cesur 300 askerini toplamakta bulur.Tanrıları savaşa ikna edememiştir. Bu savaşçıı yetiştirilmiş 300 asker, şartların zorluğuna rağmen ve ölmek pahasına Thermopylae’de Perslilerle savaşmaya hazırdır. Öte yandan konsey savaşmama kararı alarak bir hata yapar. Bu durumun da üstesinden gelip ordunun savaşa gitmesini beklemeleri gerekecektir. Zack Synder yönetmenliğindeki film, Fran Miller’in romanından uyarlanmıştır.

2- Truva IMDb: 7.2

Konusu: Yıl Milattan Önce 1250. Bronz Çağının sonlarına doğru. İki gelişmekte olan millet, Truva Prensi Paris’in ardından çatışmaya girer. Paris, Isparta Kraliçesi, Helen’i, kocası Menelaus’u terk etmesi ve kendisi ile birlikte Truva’ya gelmesi için ikna eder. Menelaus, karısının Truvalılar tarafından ele geçirildiğini öğrenince kardeşi Agamemnon’dan yardım ister. Agamemnon, bu durumu güç elde etmek adına bir fırsat olara görür. Bunun üzerine 50.000 Yunanlı taşıyan 1000 gemiyle Truva’ya savaş açarlar. Yunanlı kahraman Aşil’in de desteği ile Yunanlılar, asla yenilmeyen Truvalılar ile savaşa başlarlar. Ancak Hektor, karşısında durmak zorunda kalırlar. Film, Wolfgang Petersen’in merceğinden, bu mücadeleyi ve çizilmekte olan kaderin hikayesini anlatır.

3- Medea IMDb: 7.1

Konusu: Medea Yunan mitolojisine göre Antik Çağ’da Kafkas kökenli Kolkhis bölgesinin kralı Aetes’in kızının ismi Midia’dır. Babası Aetes’in güneş tanrısı Helios’un oğlu olduğuna inanılır. İtalya, Fransa ve Batı Almanya ortak yapımı filmin çekimleri göreme ve Kapadokya da yapılmış hatta o yıllarda yöre halkı figüran olarak filmde rol almıştır.

4- Homeros’un Büyük Destanı – The Odyssey IMDb: 7

Konusu: Filmin hikayesi antiK çağın büyük destanı Homeros’u konu alıyor. 10 senesini savaşlarla geçirmiş ve hep tanrıları suçlamış, hayatta tek önemli şeyinin ailesi (eşi ve çocuğu) olduğuna inanmış kral Odyssey çetin bir yolculuğa girer.

5- Kral Ülis’in Maceraları IMBd: 6.7

Konusu: Bir Yunan Mitolojisinin hikaye karakteri olan Ulisse sadakat, intikam ve macera yüklü öyküsü ile yıllardır anlatılan bir karakterdir. Yunan tanrılarının da hikayelerinin geçtiği film Ulisse ve arkadaşlarının yapmış oldukları deniz yolculuğunda başlarından geçen olayları anlatmaktadır.

6- Truvalı Helen IMDb: 6.2

Konusu: Filmin bu halinde Truvalı Paris bir gemi kazazedesidir ve kim olduğunu bilmeden kraliçe Helena ile karşılaşıp aşık olur. Yunanlıların tavırlarından hazzetmeyen Paris kaçmalıdır ama kader ve karşılıklı aşkları Helen’i de yanına almasına sebep olur. Bu Yunanlılara aradıkları savaş sebebidir.

7- Herkül: Özgürlük Savaşçısı IMDb: 6.1

Konusu:Hercules: The Tharcian Wars çizgi romanından esinlenilerek çekildi. Film klasik Herkül hikayesinin sona ermesinden bir süre sonrasını konu alıyor.

8- Ölümsüzler IMDb: 6

Konusu: Antik Yunan’da geçen filmde, savaşçı prens Theseus kötü güçlere karşı savaş açar; tanrılar ve insanlar, titanlara ve barbarlara karşı mıdır? Mickey Rourke’nin canlandırdığı Titan Hyperion, yıllar sonra insanlığa savaş açar. Savaş Tanrısı Ares tarafından üretilen efsane bir silahın, Epirus Yayı’nın peşindedir. Bu silah, Titanları Tartaruslardan kurtarmaya yarayacaktır, bu silah sayesinde öç alabilecektir. Tanrılar savaşta Hyperionlar ya da insanlık arasında bir seçim yapma yetisine sahip değildirler, taraf tutamamaktadırlar. Tanrıları ve toprağını korumakla görevli olan Theseus’tur ve onu da Zeus seçmiştir.

Filmin konusu Yunan mitolojisine dayanmaktadır, 3D teknolojisine göre çekilen film ekstra post prodüksiyona ihtiyaç duymuştur. Yönetmen Rönesans resim stilini baz alan bir aksiyon çekmek istediğini söylemiştir. Yönetmenin ağzından: “Düşünün ki Baz Luhrmann Meksika’da Romeo ve Juliet yapıyor.” Oscar ödüllü kostüm tasarımcısı Eiko İshioka da filmi güzelleştiren isimlerden biri…

9- Percy Jackson & Olimposlular: Şimsek Hırsızı IMDb: 5.9

Konusu: Yönetmen Chris Columbus, bu heyecan verici senaryoyu Rick Riordan’ın aynı adlı romanından sinemaya adapte etmiş. Bir çoksatar kitaptan uyarlanan bu film, babasının Mitolojik Yunan Tanrısı Poseidon ve annesinin ise sıradan bir insan olduğu Percy adındaki gencin zorlu hikayesini anlatıyor. Serinin bu ilk filminde Percy kendini ispatlamak için Zeus’un çalınan şimşeğini bulup hırsız olmadığını herkese göstermek zorunda kalıyor

10 -Titanların Savaşı IMDb 5.8

Konusu: Bir tanrı olarak doğmuş, ancak insan gibi yetiştirilmiş olan Perseus (Sam Worthington), ailesini yeraltı dünyasının kinci tanrısı fitneci Hades (Ralph Fiennes)’e karşı korumak konusunda çaresizdir. Kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan Perseus, Zeus (Liam Neeson)’un güçlerini ele geçirebilecek ve dünyaya cehennemi yaşatabilecek iblisler kralı Hades’e karşı, çok tehlikeli bir görevi yönetmeye gönüllü olur.

Not: Filmlerin konusu beyazperde.com ve sinemalar.com’dan alınmştır.

Biraz Somurtkan Çokça Karizmatik: Louis Garrel

$
0
0

Louis Garrel… “Fransız aktör ve film yapımcısı” diyerek söze başlamanın fazlasıyla sıradan olacağını düşünsek de konuya nasıl girmemiz konusunda emin olamadık. Etkileyici bakışlarından mı bahsetsek yoksa moda tutkusundan mı? Genç yaşta Avrupa sinemasına damga vurmuş olması mı yoksa onu çekici kılan?

Sözün kısası ona hayran olmak için birçok sebebimiz var. Öyleyse gelin onu mercek altına alalım ve biraz daha yakından tanıyalım!

Garrellar’da sinemacılığın bir aile mesleği olduğunu söyleyelim öncelikle

Louis Garrel

Babası Philippe Garrel bir yönetmen ve annesi Brigitte Sy aktrist olmanın yanı sıra bir senarist. Dahası büyükbabası Maurice Garrel da bir aktördü.

Louis’in beyazperde ile tanışması ilk kez 6 yaşındayken babasının yönetmenliğini yaptığı “Les baisers de secours” filmi ile oldu

Louis Garrel ve babası

Daha sonra babasının yönettiği, “Les baisers de secours / Emergency Kisses, Les amants réguilers / Regular Lovers ve La jalousie / Jealousy” filmlerinde de rol aldı.

2015 yılında uyarlama senaryosuyla Les Deux Amis isimli ilk uzun metrajlı filmini yaptı

Les Deux Amis louis garrel

Film, Mona adlı bir kıza aşık olan iki eski arkadaşın hikayesini anlatıyordu. Filmin senaryosu ise Alfred de Musset’in “Les Caprices de Marianne” adlı oyundan uyarlamaydı. Garrel, 15 yaşındayken okul tiyatrosunda bu oyunu oynamıştı.

Garrel’ın 2009 yılında evlat edindiği Celine adlı bir kız çocuğu var

2007 yılında “Actrices” filminin setinde başlayan Valeria Bruni-Tedeschi ile  ilişkisi sırasında Senagal’den bir kız çocuk evlat edinmişlerdi.

Louis Garrel’ın yaşamında gerçeklik ve sinema yoğun bir şekilde iç içe geçmiş şekildedir

Nitekim Valeria Bruni-Tedeschi kendisinden 19 yaş büyüktü ve karmaşık ilişkilerini sinemaya aktardı. Actrices ve Un Château en Italie filmlerini Valeria’yla çekmişti. Babasının yönetmeni olduğu “That Summer of Passion” filminde Garrel’in canlandırdığı karakter, Monica Bellucci’yle evliydi. “La Jalousie” filminde yine kendinden büyük olan artist Anna Mouglalis’le bir ilişkisi vardı.

Louis Garrel yine kendisinden yaşça büyük olan Laetitia Casta’yla 2017 yılından beri birlikte

Göz alıcı bir çift olduklarını söylersek sanıyoruz yanılmış olmayız.

Sanıyoruz biz onu en çok 2003 yapımı “The Dreamers” ile tanıyoruz.

Film 68 kuşağını en iyi anlatan filmlerden biri ve üç gencin cinsel gerilimi yüksek büyüme hikayesini anlatıyor. Garrel filmde Eva Green ile Fransız kardeşler rolündeydi.

Louis Garrel’ın Fransız yönetmen Christophe Honoré’nin favori aktörü olduğunu biliyor muydunuz?

Sıkı bir hayranıysanız mutlaka biliyorsunuz. yönetmenin 2004 yapımı Ma mère, 2006 yapımı Dans Paris / In Paris, 2007 yapımı Les chansons d’amour  / Love Songs, 2008 yapımı La belle personne / The Beautiful Person, 2011 yapımı Les bien-aimés / Beloved filmlerinde onu seçmesinin başka ne gibi bir sebebi olabilir ki?

Son olarak pek güler yüzlü olduğunu söyleyemeyeceğimiz oyuncunun bu halinden de şikayet edebilecek durumda değiliz

Somurtkanlığının hayranları arasında alay konusu olduğunu bilinen bir gerçek. Nitekim bir gün çekimler sırasında bir fotoğrafçı ondan gülümsemesini istemiş ve polaroid fotoğrafını çekmiş. fotoğrafı incelediklerinde hep birlikte gülümsememesinin daha iyi olduğuna karar vermişler.

Kaynak 1 2

IMDb’ye Göre En Çok Beğenilen ve Puanı Yüksek 32 Film

$
0
0

Film sevenlerin sık sık uğradığı sitedir IMDb. Uzun zamandır siteye girmeyenler için veya bir kez daha bakmak için en çok beğenilmiş 32 filmi en güncel haliyle sıraladık. Siz de izleyecek bir film arıyorsanız bu liste tam size göre!

32– It’s a Wonderful Life (1946) / Şahane Hayat IDMb: 8.6

31- Star Wars (1977) / Yıldız Savaşları IMDb: 8.6

30- The Silence of the Lambs (1991) / Kuzuların Sessizliği IMDb: 8.6

29- Lèon (1994) / Sevginin Gücü IMDb: 8.6

28- Se7en (1995) / Yedi IMDb: 8.6

27- The Usual Suspects (1995) / Olağan Şüpheliler IMDb: 8.6

26- La vita è bella (1997) / Hayat Güzeldir IMDb: 8.6

25- The Green Mile (1999) / Yeşil Yol IMDb: 8.6

24- Saving Private Ryan (1998) / Er Ryan’i Kurtarmak IMDb: 8.6

23- Sen to Chihiro no kamikaskushi (2001) / Ruhların Kaçışı IMDb: 8.6

22- Cidade de Deus (2002) / Tanrı Kent IMDb: 8.6

21- Interstellar (2014) / Yıldızlararası IMDb: 8.6

20- Shichinin no samurai (1954) / Yedi Samuray – Kanlı Pirinç IMDb: 8.7

19- One Flew Over the Cuckoo’s Nest (1975) Guguk Kuşu IMDb: 8.7

18- Star Wars: Episode V – The Empire Strikes Back (1980) / Yıldız Savaşları: İmparator IMDb: 8.7

17- Goodfellas (1990) / Sıkı Dostlar IMDb: 8.7

16- The Matrix (1999) IMDb: 8.7

15- The Lord of the Rings: The Two Towers (2002) / Yüzüklerin Efendisi: İki Kule IMDb: 8.7

14- Forrest Gump (1994) IMDb: 8.8

13- The Lord of the Rings: The Fellowship of the Ring (2001) / Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği IMDb: 8.8

12- Fight Club (1999) / Dövüş Kulübü IMDb: 8.8

11- Inception (2010) / Başlangıç IMdb: 8.8

10- Avengers: Endgame (2019) IMDb: 8.8

9 – 12 Angry Men (1957) / 12 Öfkeli Adam IMDb: 8.9

8- Il buono, il brutto, il cattivo (1996) / İyi, Kötü ve Çirkin IMDb: 8.9

7- Schindler’s List (1993) IMDb: 8.9

6- Pulp Fiction (1994) / Ucuz Roman IMDb: 8.9

5- The Lord of the Rings: The Return of the King (2003) / Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü IMDb: 8.9

4- The Godfather: Part II (1974) / Baba 2 IMDb: 9.0

3- The Dark Knight (2008) / Kara Şövalye IMDb: 9.0

2- The Godfather (1972) / Baba IMDb: 9.2

1- The Shawshank Redemption (1994) / Esaretin Bedeli IMDb: 9.3

Tanınmış Holywood Yıldızlarının Ekranlara Yansımayan Hayat Hikayeleri

$
0
0

Çoğumuz şov dünyasının yıldızlarının parıltılı hayatlarını izleyerek belki de özenerek büyüdük. Bize gösterilen hep şık kıyafetleri, abartılı yaşamları, sansasyonel aşklarıydı çünkü. Ancak her insanın olduğu gibi, yıldızların da gülen yüzlerinin arkasında birçok hikaye yatıyor. Ünlü dizilerde, filmlerde veya talk Showlarda ve bazen de haber bültenlerinde göremeye alışık olduğumuz ama belki de hiç göremediğimiz yıldızlardan bazılarının hikayelerini sizler için derledik.
Ne dilediğinize dikkat edin, gerçek olabilir 🙂

Charlize Theron


43 yaşında olan Charlize Theron Hollywood’un en ünlü ve en güzel aktrislerden. Tabii ki tek özelliği güzelliği değil oyuncunun. Theron aynı zamanda Oscar ve Altın Küre de dahil olmak üzere daha birçok ödüle sahip başarılı bir oyuncu. Sadece bu kadarıyla O’nu tanımak, gençliğinde neler yaşamış olabileceğini tahmin etmek tabii ki mümkün değil. Bu başarının altında aslında zorlu bir hayat yatıyor. Ünlü oyuncunun babası bir alkolikti ve annesi babası tarafından ciddi şiddete maruz kaldı. Geleceğin film yıldızı henüz daha 15 yaşındayken, anne babasının kavgalarından biri sırasında babası havaya ateş etmeye ve karısı ile Charlize’in hayatlarını tehdit etmeye başladı. Annesinin sabrı artık tükenmişti. Kendi silahını aldı ve kocasını vurdu. Yaptığı şey öz savunma olarak kabul edildi ve aleyhinde hiçbir suçlama yapılmadı. Bu acı olaydan sonra hayatına devam etmeye çalışan 15 yaşındaki Theron bir modellik yarışmasını kazandı ve bir ajansla ajansla bir yıllık bir sözleşme imzaladı. Bu süre içerisinde Avrupa’yı dolaşma fırsatı bulan Charlize, balerin olmak istediğine karar verdi ve koreografi eğitimi alabilmek için üniversiteye girdi. Henüz hiçbir şey yoluna girmemişti maalesef çünkü 19 yaşındayken yaşadığı ciddi bir diz yaralanması sebebiyle dansçılık kariyerine son vermek zorunda kaldı. Daha sonra tek bir kişiyi bile tanımadığı Los Angeles’a gitti, aylarca ucuz bir otelde yaşamak zorunda kaldı ve o kadar parasız kaldı ki neredeyse açlıktan ölecekti. Böyle bir hikayenin mutlu sonu da tabii ki büyük bir zorluktan gelecekti. Charlize, 1995 yılında bir gün annesinin adına gönderdiği 500 dolarlık çeki bozdurmak için bankaya gitti. Banka memuru çeki ödemeyi red etti. O an orada verdiği tepki, tam Oscarlık olan oyuncunun gerçekten Oscar’ı yoldaydı Çünkü yapımcı John Crosby onu fark etti, yeteneğini gördü, oyunculuk okuluna girmesine yardım etti ve Charlize o günden 3 yıl sonra dünyada gişe rekorları kıran ve hepimizin kendisini ilk tanıdığımız film olan The Devil’s Advocate’da (Şeytanın Avukatı) Keanu Reeves ve Al Pacino ile birlikte rol aldı. Sonrası TV’lerde ve internette gördüğümüz gibi 🙂

Jim Carrey


Bugün ABD’daki en çok kazanan komedyenlerden biri olan Kanadalı – Amerikalı aktör Jim Carrey’in gençliği o kadar da basit değildi. Jim henüz okuldayken ailesi büyük bir maddi sıkıntı içine girdi. Babası Percy işini bırakıp, tekerlek üreten bir fabrikada yeni bir işe başladığında, bütün ailesi de orada çalışmak zorunda kaldı. Jim, erkek kardeşi ve kız kardeşleri fabrikanın temizliğinden sorumluydu, katları ve tuvaletleri yıkıyorlardı. Geleceğin ünlü komedyeni o zamanlar oldukça utangaç bir çocuktu. Ve ailesi bu işten ayrılmaya karar verdiğinde, hepsi birlikte bir karavanda yaşamak zorunda kaldı. Ve babası, 8 yıl yaşadıkları Burlington’a taşındıkları ana kadar iş bulamadı. Jim’in annesinin psikolojik bir çeşit sinir hastalığı olan hipokondriya’ya sahip olduğunun (aslında sahip olmadığı hastalıkları olduğunu düşünüyordu) ortaya çıkması da bu zorlu döneme denk geliyor. Carrey 15 yaşındayken, babası onu Toronto’da Yuk Yuk adlı bir komedi kulübüne götürdü. Ancak ilk şovu, kalabalığı öfkelendirecek kadar büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı. Vaz geçmeyen Jim, 2 yıl sonra yeteneğini tekrar gösterebilmek için kulübe bir daha gitti ve bu kez başardı. Uzun dönem stand-up gösterileri yapan ünlü komedyenin yolu televizyon ve sinemaya bu kulüpten çıktı.

Demi Moore


Ünlü romantik film Ghost’un (Hayalet) yıldızı ve annesi henüz daha Demi doğmadan önce babası tarafından terk edildi. Annesi sık sık iş değiştiren ve bütün parasını kumarda kaybeden Dan Guynes ile evlendiğinde Demi henüz 3 aylıktı. Sonuç olarak, aile çok sık taşınmak zorunda kaldı. Ayrıca, hem anne hem de üvey baba alkol bağımlısıydı. Fazlası da var. Geleceğin film yıldızı çocukken diş teli takıyordu ve gözlerinde sorun olduğu için oldukça büyük numaralı gözlük kullanıyordu. Bu yüzden sınıf arkadaşları tarafından sürekli dalga geçilen Demi, genç yaşına rağmen zorbalıkla da mücadele etmek zorunda kaldı. Neyse ki, annesi ameliyat için yeterli parayı biriktirebildi ve bu sorunu çözdü. Erkek kardeşi doğduktan sonra hayatı daha da dayanılmaz hale gelen Demi sık sık evden kaçıyordu. 15 yaşındayken ailesi boşandı ve 2 yıl sonra üvey babası intihar etti. Bu olaydan sonra Demi 16 yaşında evi sonsuza kadar terk etti. Karısını ve 2 çocuğunu bırakıp Demi ile evlenen rockçı Freddy Moore’a aşık olup evlendiğinde 17 yaşındaydı ve Demi’nin bir film yıldızı olması Freddy sayesinde mümkün oldu. Bu arada annesi hayatının geri kalanında da alkol bağımlılığıyla savaştı ve birkaç kez alkollü araba kullanmaktan tutuklandı. Bunlar olduğunda ise Moore çoktan ünlü bir aktris olmuştu. En sonunda kanser teşhisi konulan anne birkaç ay sonra hayatını kaybetti..

Michael Douglas


74 yaşındaki Amerikalı aktör ve yapımcı Michael Douglas hayatı boyunca oldukça fazla acı çekti, hem fiziksel hem de manevi. 1980 yılında bir kayak merkezinde geçirdiği kaza sonucu gördüğü uzun tedavi kariyerine 3 yıl boyunca ara vermek zorunda kalmasına neden oldu. 2003-2004 yıllarında Douglas ve kendisi gibi oyuncu olan güzel karısı Catherine Zeta-Jones, Dawnette Knight adlı bir hayran tarafından takip edildi ve tacize uğradı. Knight oyuncuya aşıktı ve karısı Catherine’e tehdit dolu mektuplar gönderiyordu. Mahkemede ifade veren Catherine mektupların içeriğinin neredeyse zihinsel çöküş yaşamalarına sebep olacak kadar şok edici olduğunu söyledi. 2010 yılında oyuncunun ilk evliliğinden olan oğlu Cameron Douglas New York Mahkemesi tarafından uyuşturucu sattığı için 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Aynı yıl oyuncuya gırtlak kanseri teşhisi kondu. Hastalığın stres, alkol bağımlılığı ve sigaradan kaynaklandığı düşünülüyordu. Neyse ki, Michael bir yıldan daha az bir sürede iyileşmeyi başardı. 2013 yılında, aktör 13 yıldan fazla bir süredir birlikte olduğu eşi Catherine Zeta-Jones’tan boşanacağını açıkladı. Kararının nedeni olarak da Catherine’in hastalığı sebebiyle yaşadığı ağır depresyonu gösteriyordu. Bilmeyenler için, Catherine 2011 yılında bipolar bozukluğu nedeniyle tedavi oldu. Ancak o yılın sonunda, barıştılar ve birlikte yaşamaya devam ettiler.

Oprah Winfrey


Amerikalı oyuncu, yapımcı ve halka mal olmuş bir televizyon sunucusu olan Oprah Winfrey, birçok kez gezegendeki en etkili ünlülerden biri olarak seçildi biliyorsunuz. Kendisi aynı ilk siyah kadın milyarder. Ancak Oprah’ın çocukluğu da maalesef berbat bir gerilim filmi gibi. Oprah’ın annesi bir hizmetçi idi ve kızını büyütecek vakti yoktu. Bu yüzden Winfrey, ilk 6 yılını büyükannesinin yanında geçirdi. Daha sonra annesi Oprah’ı aldı ve Milwaukee’de eski bir gettoya taşındı. Oprah 9 yaşındayken, kuzenleri, amcası ve arkadaşı tarafından tacize uğradı. 14 yaşındayken annesiyle yaşadığı sorunlar yüzünden evden kaçtı ve kısa süre sonra hamile kalarak hayatta kalamayacak prematüre bir bebek dünyaya getirdi. Bu olaydan sonra annesi Oprah’ı birlikte yaşamaları için babasının yanına gönderdi. Babası eğitim masraflarını karşılamaya hazırdı. Oprah 17 yaşındayken Tennessee State Üniversitesi’nde iletişim eğitimi görmeye başladı. Aynı yaşta CBS muhabirliği yapan ünlü sunucunun TV kariyeri böylece başlamış oldu.

Woody Harrelson


Fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Woody ve ailesi sekreter olarak çalışan annesinin maaşıyla geçinmeye çalışıyorlardı. Geleceğin aktörü anne ve babası boşandığında henüz 3 yaşındaydı. Ve 4 yıl sonra babası Charles cinayetten yargılanarak hapis cezasına çarptırıldı. Hapisten çıktığında da uyuşturucu ticareti gibi yasadışı şeyler yapan Charles, 1979 yılında Woody henüz 18 yaşındayken bir bölge savcısını öldürerek tekrar hapse girdi ve müebbet cezaya mahkum edildi. Başlarda babasıyla hiçbir iletişimde bulunmayan aktör yıllar sonra onu hapishanede ziyaret etmeye başladı. 2007’de ise Charles Harrelson hücresinde ölü bulundu.

Jack Nicholson


Sinema tarihinin en büyük aktörlerinden biri olan Jack Nicholson’ın çocukluğu ve gençliği oldukça sıradan geçti. Jazz Fusion ve müzik kutuları ile oldukça ilgiliydi. Gençliğinde MGM stüdyosunda çalışan Jack’i oyuncu olmaya iten ise yapımcı Joe Pasternak tarafından fark edilmesi oldu. 1974 yılında Nicholson, kendisini şok edecek olan sırrı öğrendiğinde 37 yaşında oldukça ünlü bir aktördü. Time’dan bir gazeteci herkes tarafından kendisinden gizlenen bilgilere ulaşmış ve ünlü aktörü gerçeğe kavuşturmuştu. “Ablası” olarak bildiği June aslında Jack’in annesiydi. Diğer kız kardeşi Lorraine de bu bilgileri doğruladı. Fakat ailesinin diğer üyeleri gibi, oyuncunun babasının kim olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Olayın aslı şöyle; June, Jack’i doğurduğunda 16 yaşındaydı ve kızlarının bu utançla yaşamasını istemeyen ve kariyer edinme şansı vermek isteyen ebeveynleri Jack’i kendi çocukları olarak yetiştirmeye karar verdi. Yani Nicholson’ın olsa 37 yıl boyunca anne ve babası olarak tanıdığı insanlar aslında büyükannesi ve büyükbabasıydı. Fakat 1964’te ne biyolojik annesi ne de büyükannesi hayatta kaldı.

Kaynak 1

Ölümüyle Sevenlerini Yasa Boğan Eşref Kolçak Hakkında 8 Bilgi

$
0
0

Geçtiğimiz yüzyılda yıldızı parlayan ve 21. yüzyılda da büyüklüklerini koruyan sayısız sanatkârımızın hastalık ya da vefat haberleri hepimizi üzüyor. Geçmişle bugün, yani toprakla gökyüzü arasında köprü kurabildikleri içindir ki onlara ‘’Çınar’’ diyoruz. Uzun yıllar sinemaya hizmet veren, TV projelerinde de yer alan 92 yaşındaki Eşref Kolçak da bu tarifi yapabileceğimiz sanatçılarımızdan biri. Uzun süredir Bursa’da tedavi gören ama ‘’Çalışarak ölmek istiyorum’’ diyerek hayat enerjisini belli eden Kolçak 92 yaşında ne yazık ki aramızda ayrıldı. Ailesi ve sevenlerinin başı sağ olsun.

1. İlk yıllar


Usta oyuncu Eşref Kolçak, 28 Ocak 1927 Erzurum doğumludur. Babası İspir Gaziler köyünden Harun Kolçakoğlu, annesi ise sonradan Hateme adını almış olan Rus asıllı Katya’dır. Kolçak 1941 senesinde, henüz 14 yaşındayken İstanbul’a gelir, Kasımpaşa’da ikamet eder. Burada Sultan Ahmet Erkek Sanat Enstitüsü’nde eğitim görür. Bu yıllarda marangozluk, ayakkabı tamirciliği gibi işlerde çalışarak geçimini sağlar.

2. Sanat hayatı


Kolçak sanatla pratik anlamda 1940’lı yıllarda buluşur. 1944 senesinde önemli Yeşilçam oyuncularının da yetiştiği Atilla Revüsü’nde çalışır. Ertesi yıl Ses Opereti’nde sahne alarak tecrübe kazanmaya devam eder. İlk kez 1947 yılında bir filmde rol alır. Sanat kariyeri boyunca sinema ve TV’de 200’e yakın projede yer alır. Kolçak 1961 Türk Filmleri Yarışması’nda ‘’En İyi Erkek Oyuncu’’, 2000 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ‘’En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’’ ve 2003 Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ‘’Yıldırım Önal Anı Ödülü’’nü kazanır.

3. Tedavi süreci


Uzun sanat maratonu, rol aldığı sayısız film ve dizilerle rüşdünü ispatlayan Kolçak, geçtiğimiz Ocak ayında rahatsızlanarak Bursa’da tedavi görmeye başlamıştı ve yaşa bağlı hastalıklardan muzdaripti.

4. Sanatçıya destek


28 Ocak 2019’da 92 yaşına giren Kolçak’ı sanat camiasındaki dostları da ziyaret edip ona destek vermişti. Yeşilçam’a Gönül Verenler Derneği üyelerinin gerçekleştirdiği ziyarette Gani Rüzgâr, Muharrem Erdemir, Hasan Yıldız, Engin Aksu gibi isimler vardı.

5. Çalışarak ölmek isteyen bir sanatçı


Kolçak’ın ne kadar çalışkan ve üretken olduğunu rol aldığı ve ardında bıraktığı 180 film ve diziden anlıyoruz. Beri yandan hastanede kendisini ziyaret edenlerle beraberken verdiği demeçlerden biri de onun hayatının son anına kadar nasıl üretken olmak istediğini de göstermiştir: “Allah gani gani rahmet eylesin Fikret Hakan bir röportajında ‘bizi çalıştırmamakla öldürüyorsunuz’ dedi. Bunu dedikten 15 gün sonra öldü. Ben yine söylüyorum. Ben çalışarak ölmek istiyorum. Ben dünyanın her yerinde tanınan bir insanım. Avustralya’dan Kanada’ya kadar dünyanın her yerinde benim imzalı resmim var.”

6. Filiz Akın sürprizi


Türk sinemasının kıymetli ve büyük isimlerinden Filiz Akın’ın yaptığı sürpriz de sanatçıyı mutlu eden bir diğer hadise olmuştu. Filiz Akın, Kolçak’ın doğum günü olan 28 Ocak’ta sanatçının yattığı hastaneye bir pasta göndererek desteğini göstermişti. Kolçak da duygularını şöyle ifade etmişti: “Filiz’im… bana verilen ilaçlardan daha fazla tedavi ettin beni. İnan samimi olarak söylüyorum. Ben seni çok severim. Bana o kadar büyük mutluluk verdin ki… Bütün kalbimle seni öpüyorum.”

7. Baba ve oğul


Eşref Kolçak, 20 Temmuz 2017’de kanser tedavisi gördüğü sırada yaşamını yitiren Harun Kolçak’ın da babasıdır. 1955 doğumlu olan Harun Kolçak, özellikle doksanlardaki meşhur şarkı ve danslarıyla kendine özgü bir kişilik çizmiş ve kendisini gerek yeni gerekse eski jenerasyona sevdirmeyi bilmişti.

8. Usta aktörün vasiyeti


Sayın Kolçak, 2017 yılında oğlu Harun Kolçak’ı kaybetmesinden 9 yıl önce, biricik eşi Özcan Kolçak’ı da uğurlamıştı. Ta o zaman eşinin Bursa’daki mezarının üzerine kendisi için de mezar yaptırmıştı. Sağlığında verdiği bir röportajda “Benim de mezarım orada. Eşimin yanına kendi mezarımı da yaptırdım. Eşimin mezarının üzerine defnedileceğim.” ifadelerini kullanan sanatçının bu vasiyeti de yerine getirilecek. Tekrar tüm sevenlerinin başı sağ olsun. Işıklar içinde uyusun…

Tatili Evde Geçireceklere Her Ruh Haline Uygun 16 Enfes Film

$
0
0

Türkiye’de gerek uzun çalışma saatleri gerekse şehirde yaşayanların içinde bulunduğu kaos, uzun tatillerde insanları ya şehirden kaçmaya ya da kendini eve kapatmaya zorluyor. Birçok insan evde geçiremediği vaktin acısını çıkarmak için şehirde kalmayı tercih ediyor. Hal böyle olunca evdeyken ruhu besleyecek filmlere de ihtiyaç oluyor. Biz de bu tatil döneminde sizi sıkılmaktan kurtaracak, tatil sonrası “Tatil nasıl geçti?” sorusuna “Birbirinden güzel filmler izledim” cevabını verdirtecek, nevi şahsına münhasır, ruhunuza ilaç gibi gelecek, her ruh halinize uygun filmler derledik. Siz de böyle film önerileriniz varsa lütfen bizimle paylaşın, bu tatili koca bir sinema salonu haline getirelim. Unutmayın paylaşmak güzeldir. Bayramınız kutlu olsun!

Eğer ben film değil dizi izlemek, tatilde tüm sezonları bitirmek istiyorum diyorsanız sizi “Tatilini Evde Geçirenlerin Mutlaka İzlemesi Gereken 16 Sürükleyici Dizi” listemize alalım…

1. Afrika’da sömürge topraklarında büyümüş beyaz bir kadın: White Material – IMDb: 7.0


Bir Afrika ülkesi şiddetli bir ayaklanmayla sarsılır. Bu Afrika sömürgesinde toprak sahibi olan Maria ve ailesi için artık orası tehlikeli bir hal almaya başlamıştır. Maria kalıp mücadele etmeyi seçerken eski kocası çocukları Fransa’ya kaçırma planları yapar. İşçileri de kaçan Maria’nın pes etmeye niyeti yoktur. Suçluyla suçsuz, sömürülenle sömüren, siyahla beyaz ayrımını derinden hissedeceğiniz filmin yönetmenliğini Claire Denis üstleniyor.

2. Aşkın en zarif hali: In The Mood For Love – IMDb: 8.1


Başarılı yönetmen Kar Wai Wong’un en bilinen filmlerinden In The Mood For Love, adeta sinemada şiirselliğin tanımını yapıyor. Müzikleriyle içine çeken film seyirciyi de tam olarak o ana sürüklüyor. Filmde aynı apartmanda yan yana odalarda yaşayan evli bir adam ve evli bir erkeğin aslında sadece aynı apartmanı paylaşmadıklarını anlatıyor. Aşkın ilmek ilmek işlendiği film görüntüsü ve renkleriyle de alkışları topluyor.

3. Özgürlükler ve güven: The Square – IMDb: 7.2


Stockholm’de bir modern sanat galerisinde çalışan Christian, toplumun farklı sınıflarından insanların küçük bir yansıması olan The Square adlı alanda gelen insanlara “İnsanlara güvenmeli mi güvenmemeli mi?” sorusunu yöneltir. Aslında bu ikilem tüm filmin temasını oluşturur. Başrollerini Elisabeth Moss, Dominic West ve Claes Bang’in yer aldığı filmin yönetmenliğini Ruben Östlund yapıyor.

4. The Killing of a Sacred Deer – IMDb: 7.0


Başrolünde Colin Farrell ve Nicole Kidman’ı yer aldığı filmin yönetmeni The Favourite ve The Lobster’dan hatırlayacağımız Yórgos Lánthimos. Film, cerrah Dr. Steven Murphy eşi oftalmolog Anna ve 2 çocuklarıyla örnek bir tablosu çizen ailenin tüm dengesi Steven’in yardım ettiği yetim Martin’le tamamen değişecektir. Davranışlarıyla ailenin huzurunu bozan Martin’in gerçek amacı ortaya çıktığında bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

5. American Honey – IMDb: 7.0


Andrea Arnold’ın dördüncü uzun metraj filmi American Honey, Amerikan rüyasına tam karşıdan bakıyor ve aslında çok da mükemmel olmayan yanlarını ele alıyor. Filmde yaşadığı sefil hayattan sıkılan Star, beklenmedik anda karşısına çıkan Jack’in cazibesine kapılıp adım attığı yeni hayat anlatılıyor. Star, kendini bir anda kapı kapı dolaşıp dergi üyeliği satan bir grup evsizin içinde buluyor.

6. Mid90s – IMDb: 7.4


90’lı yıllarda Los Angeles’ta yaşayan ve yeni yeni ergenliğe giren 13 yaşındaki Stevie, bir türlü hayattaki bağımsızlığını kazanamamış annesi ve şiddete eğilimli abisiyle yaşamaktadır. Okulda maddi durumu nedeniyle hor görülen Stevie, yaz tatilinin başlamasıyla bol bol bisiklet sürmeye başlar. Bu dönemde bir kaykay dükkanında tanıştığı yeni arkadaş grubu ve mutsuz olduğu evi arasında gidip gelen küçük çocuk izleyicilere ırkçılık, sınıf farkları ve aile kavramlarını sorgulatır.

7. Phantom Thread – IMDb: 7.5


2017 yapımı Amerikan dramı Phantom Thread, 1950’lerin Londra’sını anlatıyor. Modayı merkezine alan film, ünlü terzi Reynolds Woodcock ve kız kardeşi Cyril’in hayatına genç ve iradeli kadın Alma Reynolds’ın girmesiyle nasıl değiştiğini anlatıyor. Filmde 3 Oscar ödüllü aktör Daniel Day-Lewis, modacı Reynolds Woodcock’u canlandırıyor.

8. The Edge of Seventeen – IMDb: 7.3


Amerikan komedi drama filmi The Edge of Seventeen, 17 yaşındaki genç bir kızın hayatına odaklanıyor. Dayanılmaz ve sorunlu bir lise hayatı olan Nadine hayatı, en yakın arkadaşı Krista’nın erkek kardeşiyle sevgili olmasıyla daha da zorlaşıyor. Yönetmenliğini Kelly Fremon Craig’in yaptığı filmin başrolünde Hailee Steinfeld, Haley Lu Richardson ve Blake Jenner yer alıyor. Film Netflix üzerinden izlenebiliyor.

9. First Man – IMDb: 7.4


1969 yılında 38 yaşındaki Neil Armstrong’un Apollo 11 ile ayın yüzeyine ayak basmasını konu edinen First Man, Armstrong’un 1961-1969 yılları arasında yaşadıklarına odaklanıyor. NASA ve Apollo 11 ekibinin 1960’larda SSCB’ye karşı uzay yarışını kazanmak için karşı karşıya kaldıkları muazzam baskıyı da gözler önüne seriyor film. La La Land ve Whiplash’le adını duyuran yönetmen Damien Chazelle’in ellerinden çıkan filmin başrolünde Ryan Gosling yer alıyor.

10. Bad Times at the El Royale – IMDb: 7.1


Suç, dram ve gizem türlerindeki film şaşalı günlerini geride bırakmış El Royale adlı otelde geçiyor. Otelde tesadüf eseri bir araya gelen ve karanlık geçmişleri olan 7 insanın gittikçe dallanıp budaklanan hikayesi filmin konusunu oluşturuyor. Konuşma ilerledikçe 7 kişinin birbirlerinden sakladıkları sırlar da ortaya çıkıyor. Filmin yönetmenliğini ve senaristliğini The Martian’la adını duyuran Drew Goddard yapıyor. Filmin oyuncu kadrosuysa göz dolduruyor: Jeff Bridges, Jon Hamm, Cynthia Erivo, Chris Hemsworth, Dakota Johnson

11. Ralph Breaks the Internet – IMDb: 7.1


Walt Disney Animation Studios tarafından yapılan Ralph ve İnternet, 2012 yapımı “Oyunbozan Ralph”in devam filmi niteliğinde. Yaşadığımız çağda tüm çarpık yönlerimize adeta ayna tutan Ralph ve Vanellope oldukça önemli bir amaç için sanal dünyaya girerler. İnsanların gerçek yaşamlarından çok burada vakit geçirdikleri ve sanal kimliklerini kullandığı bu dünyada başarılı olmak için ellerinden geleni yaparlar.

12. Fırtınadan Sonra – IMDb: 7.4


Japon sineması sevenlerin mutlaka izlemesi gereken “Umi yori mo mada fukaku”, 2016 Cannes Film Festivali ‘Belirli Bir Bakış Bölümü’ Jüri Ödülü kazanmıştı. Artık eskisi gibi yazamadığını düşünen ödüllü yazar Ryota, tüm birikimini kumarda kaybederek artık çocuğunun nafakasını bile ödeyemez duruma gelir. Bu süreçte yaptıklarıyla ailesini kaybettiğini fark eden yazar hayattaki en önemli şeyin küçük oğlu olduğunu anlar ve onu geri kazanmak için elinden geleni yapar. Bir baba oğul hikayesini odağına alan film birçok festivalde beğeni topladı.

13. Ben Is Back – IMDb: 6.7


Başrolünde Julia Roberts, Lucas Hedges ve Courtney B.’nin yer aldığı Eve Dönüş, 19 yaşında, madde bağımlısı, sorunlu bir genç olan Ben Burns’un rehabilitasyondan çıkıp ale evine dönmesini anlatıyor. Oğlunun dönüşü karşısında çok mutlu olan annesi Holly ise kısa süre sonra acı gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacaktır. Filmin yönetmenliğini ve senaristliğini Peter Hedges üstleniyor.

14. Woman at War – 7.6


İzlanda, Fransa ve Ukrayna ortak yapımı film, sessiz sakin bir hayat yaşayan ve aynı zamanda amansız bir çevreci bir kadın olan Halla’nın evlat edinme başvurusunun kabul edilmesiyle değişen hayatını anlatıyor. İzlanda’nın muhteşem manzaralarıyla bütünleşen film hem dingin hem de heyecanlı bir hikaye sunuyor. Hayalleriyle idealleri arasında kalan Halla ise seyirciye empati duygusunu tattırıyor.

15. Museo – IMDb: 7.0


Juan 30’lu yaşlarına ayak basmış ancak hala ne okulu bitirebilmiş en de ailelerinden ayrılıp ayrı eve çıkabilmiş biri. Hayatta yönünü kaybeden genç adam çözümü arkadaşı Wilson’la Meksika Ulusal Arkeoloji Müzesi’ndeki değerli tarihi eserleri çalmakta bulur. Asıl hikaye de bu noktada başlar.

16. Upgrade – IMDb: 7.6


Eğer sıradının dışına çıkan bir bilim kurgu filmi izlemek istiyorsanız sizi yapay zekayla insanın savaşına farklı açılardan bakan Upgrade’i önerebiliriz. Filmin baş karakteri olan ve eski arabaları tamir eden Grey Trace’ın karısı geçirdiği bir kaza sonucu felç olur. Bir gün bir milyarderden deneysel bir tedavi teklifi gelir. Tedavi için Trace’in bedenine STEM olarak adlandırılan yapay zeka implantı yerleştirilir. İmplantın takılmasının ardından yaşananlar Grey’in intikam planını alevlendirir.


Tatilini Evde Geçirenlerin Mutlaka İzlemesi Gereken 16 Sürükleyici Dizi

$
0
0

Koskoca bayram tatili geldi çattı. Çeşitli sebeplerden dolayı tatile gidemeyenlerdenseniz, gitseniz dahi dizi/film izlemeden duramayanlardansanız merak etmeyin! Listelist ekibi olarak yardımınıza koşuyoruz. Bayramda şöyle rahat rahat uzanıp izlemeniz için en iyi dizileri derledik. Eğer siz de tatili evde geçiriyorsanız ve yeni diziler keşfetmek istiyorsanız sizi hemen aşağıya alalım!

1. Utopia (IMDb: 8.4)


Utopia, The Utopia Experiments adlı kült bir çizgi roman kitabının orijinal baskısını bulan bir grup insanın hikayesini anlatıyor. Yazarı Mark Dane adlı paranoyak bir şizofren olan The Utopia Experiments, elden ele dolaşan ve içeriği bakımından takipçilerini fikir ayrılığına sürükleyen bir eser. Okuyanlar tarafından bu kitabın son yüzyılda yaşanmış felaketleri önceden haber verdiği iddia ediliyor. The Utopia Experiments’nın ilk bölümünü elinde bulunduran Becky, internetten tanıştığı arkadaşları Wilson Wilson ve Ian ile bir araya gelince ortaya sonunu tahmin edemeyeceğiniz gizemli bir macera çıkıyor. Gruptakiler, kısa bir süre sonra The Network adlı bir organizasyonun hedefi haline geliyor ve işler biraz daha karışıyor.

2. The Orville (IMDb: 8)


Günümüzden 300 yıl sonrasında geçen bu dizide, yıldızlararası bir filoda yer alan ama pek de başarılı olamayan araştırma gemisi U.S.S. Orville’in maceraları anlatılıyor. Yaşanan bu kozmik zorluklarla karşılaşanlar arasında hem insanlar hem de uzaylılar bulunuyor. Başka gezegenlerden varlıkların da içinde bulunduğuv bu gemi, ışık hızında ilerleyecek güçte olsa dahi, her iş yerinde olan eğlenceli problemler burada da var!

3. Doom Patrol (IMDb: 8.3)


Doom Patrol; Robotman, Negative Man, Elastic-Girl, Crazy Jane ve Doktor Niles Caulder’ın maceralarını konu ediniyor. Doom Patrol adlı bu grubun her üyesi, kendilerine özel güçler kazandıracak korkunç kazalar geçirmiş. Ancak bu kazalar çeşitli yaralara ve görünüşlerinde bazı bozukluklara sebep olmuş. Çeşitli eziyetlere maruz kalan ve travmalar yaşayan bu ekip, gezegenimizdeki gizemli olayları bir çözüme kavuşturmak ve gezegenimizi korumak için bir araya geliyor!

4. Cloak & Dagger (IMDb: 6.9)


Tandy Bowen ve Tyrone Johnson adlı iki genç, süper güçlerini keşfederken başlarına neler geliyor hep birlikte göreceğiz. Artık Cloak ve Dagger adını alan Tandy ve Tyrone, birbirinden bu kadar farklı iki karakterken aynı zamanda bir şekilde birbirlerine bağlı olduklarını da fark ederler. Bu iki genç, güçlerinin ve gizemin kaynağını bulmak için birlikte sıra dışı bir maceraya atılır.

5. The Good Place (IMDb: 8.2)


The Good Place, öldükten sonra kendisini ütopik bir cennette bulan Eleanor’un yaşadığı maceraları anlatıyor. Yaşıyorken pek de iyi bir insan olmayan Eleanor, bu ütopik cennete yanlışlıkla gönderildiğini fark etse dahi bunu çevresindekilere söylemiyor. Tabii işler her zaman onun istediği gibi gitmiyor ve Eleanor’un gelişinden sonra kasabada işler biraz karışıyor!

6. You’re the Worst (IMDb: 8.1)


Gretchen ve Jimmy kendilerine dahi yararı olmayan, aşka inanmayan, şikayetçi insanlardır. Bir düğünde tanışırlar ve dışarıdan bakıldığında imkansız görünmesine rağmen birbirlerine aşık olurlar üstelik bir de bir ilişkiye başlarlar!

7. Barry (IMDb: 8.2)


Emmy ödüllü Bill Hader’in başrolünde yer aldığı bu yeni komedi dizisinde oyuncu olmak isteyen bir tetikçinin sıra dışı hikayesi anlatılıyor. İşleri yolunda gitmeyen ve artık hayatında yeni bir sayfa açmak isteyen Barry’nin suç dolu bu geçmişinden kurtulması ise elbette sandığı kadar kolay olmayacak.

8. Killing Eve (IMDb: 8.3)


Luke Jennings’in kitaplarından uyarlanan bu dizide, güvenlik hizmetlerinde çalışan Eve adlı bir kadının ajan olabilmek için atıldığı macerayı izliyoruz. Diğer bir karakterimiz ise Villanelle adında lüks hayatı oldukça seven yetenekli bir katil. Birbiriyle takıntılı hale gelen bu iki kadın arasında oldukça aksiyonlu bir macera başlar.

9. The Terror (IMDb: 8.1)


Gerçek bir hikayeden uyarlanan bu dizi 1847 yılında geçiyor. Kraliyet Donanması, Northwest Passage’ı bulmak için çıktığı yolculuğu anlatıyor . Sınırlı kaynaklarla zorlu koşullarda yaşamaya çalışan bu insanlar gittikçe umudunu yitirmekte dolayısıyla günden güne paranoyaklaşmaktadır. Kraliyet Donanması’nın keşif yapmak için çıktığı bu yolculuk bir anda zorlu bir hayatta kalma mücadelesine dönüşmüştür.

10. Billions (IMDb: 8.4)


Amerika’nın en başarılı avukatlarından birisi olan Chuck Rhoades, dünyaca ünlü milyarderlerden birisi olan Bobby Axelrod’un avukatlığını yapmaya başlıyor ve hayatı tamamen değişiyor. Ünlü milyarderin özel işleri ile ilgilenmesi ve git gide içine çekildiği yolsuzluk davaları, Rhoades’in hayatını oldukça etkileyecek. Rhoades için hayat, artık çok daha zorlu ve macera dolu bir hale geliyor.

11. What We Do in the Shadows (IMDb: 8.4)


What We Do in the Shadows, ev arkadaşı olan dört vampirin günlük hayatını anlatırken bir yandan onların modern dünyada nasıl ayakta kalmaya çalıştığını işliyor. Eğlenceli bir dizi arayanlar için doğru seçim!

12. Castle Rock (IMDb: 7.7)


Stephen King hikayelerini temel alan Castle Rock, yazarın unutulmaz karakterlerini ve mekanlarını bir araya getiriyor. Dizinin hikayesi, Cujo, The Dark Half, IT ve Needful Things gibi eserlerinde de karşılaştığımız kurgusal Maine kasabasında geçiyor. Hikayemiz, 1991 yılının kışında on bir gündür kayıp olan Henry’nin bir anda sapasağlam ortaya çıkmasıyla başlar. Kayıp olduğu süre boyunca nerede, ne yaptığını kimse bilmemektedir. Kendisi de hatırlamadığını söyler. Takvimler 2018’i gösterdiğinde ise hikaye artık genç Henry’nin etrafında dönmektedir. Henry’nin yıllar sonra çocukluğunun geçtiği kasabaya geri dönmesiyle başlayan olaylar dizisi oldukça gizemli ve sürekleyici!

13. Better Things (IMDb: 7.7)


Dizinin ana kahramanı olan Samantha FOX, yıllar boyunca ufak tefek yapımlarda rol almış, sektörde bir nebze tanınsa dahi halk tarafından pek de tanınmayan bir oyuncu. Aynı zamanda 3 kız çocuğu annesi olan Samantha, çocuklarının geçimini sağlamak için bir yandan ikinci bir işte çalışmaktadır. Tüm bu olaylara bir de aklı gidip gelmekte olan yaşlı bir anne eklenince Samantha’nın hayatı oldukça renkli bir hal alıyor!

14. Happy! (IMDb: 8.3)


Nick Sax, polislik mesleğini alkol problemleri yüzünden geride bırakmış bir adam. Şimdilerde ise günlerini umursamaz bir kiralık katil olarak geçiriyor. Üstelik bir de uyuşturucu bağımlısı! Kahramanımızın yolu nasıl oluyorsa animasyon bir karakter ile kesişiyor. Buraya kadar olayların yeterince renkli olduğunu düşünüyorsanız bir de diziyi izlediğinizde nelerle karşılaşacağınızı bir düşünün!

15. The Chi (IMDb: 7.5)


Chicago’nun güney kısmında her şey olması gerektiği gibi. Çocuklar okula giderken aileler işe gidiyor ve para kazanıyor. Fakat Chicago bölgesi zorlu bir bölge, burada basit kararlar bile bir hayat meselesi halini alabilir. The Chi, bir rastlantı sonucu birbiriyle tanışmış ve birbirine bağlanmış bir grup bölge sakininin hikayesi.

16. American Gods (IMDb: 8.0)


Shadow Moon, üç yıllık hapis cezasını çektikten sonra normalde tahliye edilmesi gereken günden birkaç gün önce tahliye edilir. Bu sırada eşinin bir araba kazasında öldüğünü öğrenir. Karısının cenazesine gitmek için bindiği uçakta yanına kendisini Bay Wednesday olarak tanıtan bir adam oturur. Bu adam, Shadow’un hayatı hakkında çok fazla şey biliyordur ve ona bir iş teklif eder. Shadow bir süre sonra başka şansı olmadığı için bu teklifi kabul eder. Bay Wednesday ile vakit geçirmeye başlayan Shadow, Bay Wednesday’in aslında mitolojik bir tanrı olan Odin olduğunu anlar ve olaylar gelişir.

“PotterHead”lere Müjde! 4 Yeni Harry Potter Hikayesi Haziran Ayında Yayımlanıyor

$
0
0

Tüm “muggle”lara bir müjdemiz var! Hepimizin hayatında öyle ya da böyle yer etmiş olan Harry Potter serileri tabii ki bu kadarla sınırlı değil. J.K. Rowling, bu haziran ayında 4 yeni hikayenin daha Harry Potter serisine ekleneceğini duyurdu. Herkesin heyecanla beklediği devam hikayeleri şimdiden sosyal medyanın dilinde! Eğer haberin detaylarını merak ediyorsanız sizi hemen içeriğimize alalım.

1. 27 Haziran’da yayımlanacak bu yeni e-kitaplar, hayranları şimdiden sabırsızlandırıyor

2. Yeni çıkacak e-kitaplar, J.K. Rowling’in Harry Potter dünyası ile ilgili oluşturduğu Pottermore adlı internet sitesi üzerinden yayımlanacak

3. Hikayeler, 2017’de yayımlanan “Harry Potter – Sihir Tarihi” adlı kitaptan uyarlanacak ve hayranların gerçek sihir tarihini daha kolay ve daha renkli bir biçimde keşfetmelerini sağlayacak

4. “Tadımlık” diyebileceğimiz bu kısa hikayeler; karanlık sanatlara karşı savunma, bitkibilim ve iksirler gibi daha birçok Hogwarts dersini temel alacak

5. Aynı zamanda bu yeni hikayelere Londra temelli bir sanatçı olan Rohan Daniel Eason’in çizimleri eşlik edecek

6. Bu hikayeler ile büyülerin kökenlerini keşfedebilirsiniz!

7. Aynı zamanda hikayelerin içinde bulunan notlar, el yazması sayfalar ve büyüleyici çizimler bütün bu macerayı çok daha özel kılacak

8. Son Harry Potter kitabının çıkmasından bu yana neredeyse 12 yıl geçti, bu yüzden bu e-kitapların hayranlar tarafından çoşkuyla beklenmesi hiç şaşırtıcı değil!

9. Harry, Ron ve Hermione’nin maceraları hakkında daha fazla şey öğrenmek isteyenler ise biraz hayal kırıklığına uğrayabilir

10. Sebebi ise daha önce de belirttiğimiz gibi bu yeni hikayeler, orijinal Harry Potter hikayelerinin altında yatan gelenekselliği ve sihri okuyucuya öğretmeyi hedefliyor


Yani yeni bir macera ne yazık ki yok.

11. E-kitapların isimleri ise tabii ki çoktan duyuruldu!


Harry Potter: A Journey Through Charms and Defence Against the Dark Arts
Harry Potter: A Journey Through Potions and Herbology
Harry Potter: A Journey Through Divination and Astronomy
Harry Potter: A Journey Through Care of Magical Creatures

12. Hikayelerden ilk ikisi 27 Haziran’da yayımlanacak. Merak etmeyin, diğer ikisi de çok yakında geliyor!

13. Eğer bekleyemem diyorsanız, buradan ön sipariş verebilirsiniz


Kaynak: 1

Genetik Hastalığından Dolayı Korku Filmlerinin Aranan Yüzü: Javier Botet

$
0
0

Özel efektlerin nasıl ki korku filmleri için bir nimet olduysa İspanyol oyuncu Javier Botet de aynı şekilde bu sektör için bulunamaz bir nimet. Nadir görülen bir genetik hastalıktan dolayı Botet, kabuslarımızdaki canavarlarını canlandırmak için dijital rötuşlara ihtiyaç duymuyor. Sadece makyaj yapmak onun için yeterli!

1. Botet’e, altı yaşındayken Marfan sendromu teşhisi konuldu

2. Bu hastalık ona cılız bir görünüm verirken, ortalamanın üzerinde bir boya sahip olmasına da neden oldu

3. Aynı zamanda eklemleri de düşündüğünüzden çok daha fazla bükülebiliyor

4. Botet’in hastalığı, onu korku filmi sektörü için eşi benzeri bulunamaz bir nimet haline getirdi

5. Aslında bir süre önce Botet, zamanını çizim yaparak geçiriyordu ve sanatının peşinden koşmak için Madrid’e taşındı. İşte her şey böyle başladı!

6. Madrid’de zaman geçirdikçe sinemaya ilgi duymaya başladı ve kısa filmler üretti


Bir gün bir özel efekt atölyesine katıldı ve eğitmen, Botet’in vücudunun bazı “canavar” görüntüleri için mükemmel olacağını söyledi. Botet o zamanlar için “Eskiden farkında değildim ama bunu yapmak için doğmuşum” diyor.

7. Aynı eğitmen, Botet’e ilk rolü için de yardımcı oldu. Küçük bir İspanyol filminde rol alan Botet, büyük çıkışını ise 2009 yılında Teksas’ta yaptı

8. Botet’in hareketleri dijital efektle düzenleme gerektirmezken yüz makyajları ise saatler sürebiliyor

9. Dijital efekt sektörü ne kadar ilerlerse ilerlesin Botet, gerçek olanın her zaman en iyisi olduğunu düşünüyor

10. İşte Botet’in rol aldığı bazı filmler: The Conjuring 2

11. The Last Key

12. Mama

13. IT

14. Slender Man

15. Behind

16. The Walking Dead

Kaynak: 1

Bir Zamanlar Oscar’da Trump’ı Protesto Eden Asghar Farhadi Filmleri

$
0
0

Sinema dünyasında işlediği konular ve belirli tarzıyla dikkat çeken İran’lı Auteur yönetmen Asghar Farhadi… Altın Küre ve Oscar’ı elinde bulunduran yönetmen Asghar Farhadi’nin her filmi kendi imzasını taşıyor. İran sinemasının gelişmesinde azımsanmayacak bir role sahip olan usta yönetmen Farhadi’nin sinema dilini ve konuları işleyişini çok daha yakından göreceğiniz bir liste hazırladık, keyifli okumalar…

Tozda Dans – Raghs dar ghobar (2003) IMDb: 7,0


Asya-Pasifik Film Festivali’nden üç ödül toplayan film, Farhadi’nin yönetmenliğini yaptığı ilk filmidir. İnsani hikayeleri aile ve etik konularla birleştirip sunan yönetmen, yine hangi tarafı seçeceğimize karar veremeyeceğimiz olaylarla bir arada bırakıyor bizi. Filmin konusu; karısıyla ayrılmak durumunda kalan bir adamın borçları için çalışması ve işleri tutturamayınca da çölde zehirleri için yılan yakalayan yaşlı bir adamlar dostluklarını içeriyor. Aile ilişkilerinden göçmenliğe, toplumsal baskı ve para sorununu konu ediyor.

Güzel Şehir – Shah-re ziba (2004) IMDb: 7,8


Duygu yoğunluğunu izleyiciye oldukça iyi bir şekilde geçiren film; aşk, ölüm ve arkadaşlık üçlemesinde “fedakarlık” kavramına odaklanıyor. Farhadi’nin sinema dilinden alışkın olduğumuz ahlak ögeleri de filmde derinlemesine mevcut. Shah-re ziba; 16 yaşında sevdiği kızı öldüren Akbar’ın ıslah evinden sonra idamını bekleme sürecini anlatıyor.

Çarşamba Ateşi – Chaharshanbe-soori (2006) IMDb: 7,8


Chaharshanbe-soori, Tahran’da orta sınıf bir ailenin evinde hizmetçilik yapan bir kadının hikayesi konu ediliyor. Yine karşımıza çıkacak olan aile ilişkileri, sınıflar arası çatışmalar çok boyutlu bir şekilde aktarılıyor. Film, 2006’da Uluslararası Chicago Film Festivali’nde en iyi film ödülünün de sahibi olmuştur.

Geçmiş – Le passe (2013) IMDb: 7,8


“İki insanın birbirini sevmesi ve birlikte olmak istemesi her şeyin üstünde midir yoksa geride bırakılan ve bu yüzden intihar eden kadının aşkı mı daha yüce görülmelidir?” Filmin izleyicisine yöneltilen en vurucu sorudur… Bir aile trajedisini gözler önüne seren Asghar Farhadi, bu kez açığa çıkan gerçeklerin sonundaki namus ve dürüstlük meselelerine değil de, bir insanın intiharına sebep olmak üzerinden işliyor.
Filmde ağırlıklı olarak Fransızca dili kulanılıyor. Auteur bir yönetmen olan Farhadi, insana dair temel sıkıntılarını bu filmde de izleyiciye yansıtıyor. “Kadın” karakterlerin çok önemli olduğu Farhadi filmlerinde, toplumun dayatmış olduğu mecburiyetlerden bir nebze de olsa sıyrılabilmiş bir kadın çıkıyor karşımıza bu filmde.

Satıcı – Forushande (2016) IMDb: 7,8


Farhadi bu filminde de kadın erkek ilişkileri üzerine çözümlemeler yapıyor. Karakterlerinin bazı sırlarla yüzleşme sürecini yine ahlaki yönden ele alıyor.
Satıcı; kazı çalışmaları sebebiyle oturdukları evin zarar görmesinin ardından kendisine kalacak yeni yer arayan Rana ve Emad çiftinin içine düştüğü çıkmazları, dini ve toplumsal ahlak ile bireysel dürtülerin çatışması üzerinden işler. Tiyatro oyuncusu bir çift olan Rana ve Emad, olayları başka şekillerde yansıtırlar. Onlardan gizlenen detaylar ve başlarına gelecek olan beklenmedik olaylar ile film kendi akışına başarılı bir şekilde çekiyor izleyiciyi…

Bir Ayrılık – Jodaeiye Nader az Simin (2011) IMDb: 8,3


Türkçeye “Bir Ayrılık” olarak çevrilen Jodaeiye Nader az Simin, hayranlık uyandıran oyunculukları ve derin diyaloglarıyla bol ödüllü bir yapım olarak adını yazdırmıştır. “İnsan olmak” teması altında bir ayrılıktan çok daha fazlasını izleyiciye sunuyor. Karı-koca ayrılığından ilerleyen konu, ülkeden ve doğrudan ayrılma olarak katmanlı bir ilerleyiş gösteriyor. İnsanın doğasına eğilen Farhadi, doğru söylemenin koşulları ve sonuçlarıyla insanı birçok soruya yöneltiyor. Doğrunun mutlaklığı ve adalet kavramının sıkça işlendiği filmde, “erdem” en temel öge olarak karşımıza çıkıyor.

Elly Hakkında – Darbareye Elly (2009) IMDb: 8,0


3 günlük kısa bir tatile çıkan ve birbirlerinin yakın arkadaşı olan birkaç çift, kalacakları evin sahibinin erken dönmesi üzerine kendilerine başka bir yer bulmak durumunda kalır. Kalınacak yeni yer deniz kenarındadır. Adeta saklanan sırların –yaşanılan koşullar içerisinde- derinliğini ifşa eden deniz, bu sırların içerisinde boğulan karakterlere ancak ölümün çevrelediği bir özgürlük vadetmektedir…
Tek mekanlı bir film olarak tanıtabileceğimiz Elly Hakkında, oldukça coşkulu bir açılış yapıyor. Sancılı bir yüzleşmenin ve karakterlerin arasındaki çatışmaların konu edildiği filmde, bulunamayan ceset; itiraflar, sırlar ve ters giden olaylar sarmalında seyirciyi himayesi altına almayı başarıyor.

Herkes Biliyor – Todos lo saben (2019) IMDb: 7,0


İranlı yönetmen Asghar Farhadi’nin İber Yarımadası’nda çektiği film, çocukları ve eşiyle birlikte Buenos Aires’te yaşayan Laura adında bir kadının hikayesini konu ediyor. Kız kardeşinin düğünü için heyecanlı olan Laura ve ailesi yola çıkıp İspanya’ya gelir. Düğün gününde beklenmedik olaylarla karşılaşan ailenin hayatı bir anda tepetaklak olur. Laura’nın kızı kaçırılmıştır ve kimin yaptığı bilinmemektedir. Aile fertleri ve köy halkı arasında gerginlikler yaşanmaya başlar. Ve tabi ki geçmişte kalmış olan sırlar bir bir su yüzüne çıkar… Farhadi filmlerinden alışkın olduğumuz gibi Herkes Biliyor’da da aile bağları ve ahlak konuları üzerine derinlemesine düşülüyor…

Araba Tutkunlarının Kesinlikle İzlemesi Gereken 20 Film

$
0
0

Son yıllarda çıkan ve büyük keyifle izlediğimiz The Fate of the Furious, Baby Driver gibi filmlere bakacak olursak, araba filmlerinin uzun bir süre daha bizlerle olacağını söylemek sağlam bir tahmin olur. Elbette bir filme “araba filmi” demek birçok anlama gelebilir. Bir yarış pilotunun hayatını anlatandan bir yolculuk filmine kadar birçok eseri, aslında genel anlamda arabalar etrafına kurulmuş bir temaya sahip her filmi araba filmi olarak sınıflandırabiliriz.

Sinema tarihine birkaç adım geriden bakıp, özellikle araba tutkunlarının keyifle izleyeceği en iyi 20 araba filmini listelemenin iyi bir fikir olacağını düşündük. Listemizde birçok farklı türden, bir veya birden fazla arabanın filmde aktif bir karakter görevi aldığı filmler bulunuyor. İyi okumalar.

1. Taxi Driver (1976)

Taxi Driver bir araba filmi, konu tartışmaya kapalı. Elbette modifiye hastaları, yeraltı yarışçıları görmeyeceksiniz fakat yalnızlık, çılgınlık ve şiddetin harmanlandığı yapıt tamamen ana karakterin taksisi ve onu şehrin karanlık sokaklarında nasıl kullandığı ile alakalı. Taxi Driver bir araba filmi değil, “esas araba filmi.”

2. Mad Max: Fury Road (2015)

Mad Max serisi tarz çekimleri ve efekt kullanılmayan araç akrobasileriyle her zaman en iyi araba filmi serilerinden biri olmuştur. Fury Road ise serinin son çıkan filmi ve artık distopya daha karanlık, çekimler daha iddialı ve akrobasiler adeta akıllara zarar. Film kısa süre içerisinde sevenleri için bir klasik haline geldi.

3. Two-Lane Blacktop (1971)

Monte Helmann’ın klasik yol filmlerinden biri. Bir sürücü, bir tamirci ve bir kızın, bir GTO kullanan bir adamla ülkenin bir ucundan öbür ucuna yarışını anlatıyor. Film her izlendiğinde izleyiciye yeni detaylar farkettiriyor.

4. Repo Man (1984)

Bu kült film, aykırı bir çocuğun profesyonel bir “Repo Adam” ile tanışması ile başlıyor. Çocuğumuz ile aykırı suçlular, devlet ajanları ve eski hippiler arasında geçen bir kargaşa şeklinde ilerleyen film, hikayenin ilerleyişi ile birçok yozlaşmış düşünceyi eleştiriyor.

5. Collateral (2004)

Michael Mann’in bir taksici ve kiralık katil müşterisi hakkındaki gerilim filmi. Karakterin taksisi yaşadığı güvenli bir kozayı temsil ediyor ve onu ele geçirebileceği hayatı yaşamaktan alıkoyuyor.

6. Holy Motors (2012)

Leos Carax’ın başyapıtında, esrarengiz ana karakter, Paris’ten bir limuzin yolculuğuna çıkıyor ve yol boyunca birçok farklı karakteri yaşıyor. Her sahne büyük, duygusal anla sonuçlanıyor.

7. Duel (1971)

Film gizemli bir kamyon tarafından sebepsiz şekilde terörize edilen bir arabanın direksiyonuna sıkışmış, sıradan ve ılımlı bir adamı anlatıyor. Bir küçük gerilim olarak başlayan olay, erkekliğin büyüleyici bir çalışması haline geliyor.

8. Fast Five (2011)

Hepimizin bildiği ve severek izlediği Hızlı ve Öfkeli serisinin, en popüler 1. ve 2. filmlerinden sonra en iyisi olarak görülen, serinin 5. filmi Fast Five.

9. Joy Ride (2001)

Son 20 yılın en küçümsenen gerilim filmlerinden olan Joy Ride’da, iki kardeş birlikte yüzsüz, psikopat bir kamyoncuya meydan okurlar. Filmin en etkileyici kısmı ise bu ikilinin arasındaki kardeşlik kimyası.

10. Taste of Cherry (1997)

Bu Palme d’Or kazanan dramada, orta yaşlı bir İranlı adam, intihar ettikten sonra onu gömecek birini aramaya başlıyor. Bu karanlık konuya rağmen film oldukça yumuşak. Yönetmen filmde arabayı hem psikolojik hem de sosyolojik bir araç olarak kullanıyor. Araç hem karakterimizin izolasyonunu hem de bireylerin yoğun şekilde kısıtlanmış dini bir devlette özel etkileşime girme yollarını temsil ediyor.

11. Death Proof (2007)

Quentin Tarantino’nun başlangıçta çok amaçlı bir film olan Grindhouse’un yarısı olarak sunulan yapıtı, inanılmaz araba akrobasi hareketleri ve yönetmenin patentli, görünüşte alakasız diyaloglarıyla dolu tuhaf bir mekân filmi.

12. Two for the Road (1967)

Stanley Donen’in klasik romantik draması. Film, ana karakterlerimiz olan, tatlı-ekşi bir evliliğe sahip çiftimizin Mercedes’lerini Fransa’da sürerken birlikte oldukları sürede yaşadıkları önemli anıları hatırlamaları şeklinde ilerliyor. Bu anılar genelde birlikte yaptıkları araba yolculuklarını kapsıyor.

13. Baby Driver (2017)

Edgar Wright’ın hırslı suç, komedi, romantizm ve aksiyon destanı. Film, çalıştığı mafya babasından kurtulmaya çalışan genç, yetenekli ve iPod takıntılı kaçış şoförünün maceralarını anlatıyor.

14. Rush (2013)

Ron Howard’ın, eski Formula 1 yarışçıları Niki Lauda ile James Hunt arasında 70’lerde geçen inanılmaz rekabetini anlatan biyografi filmi. İkili arasındaki rekabet öyle güzel yansıtılıyor ki, zaman zaman sanki kendiniz yarışıyormuş gibi hissedebiliyorsunuz.

15. Vanishing Point (1971)

Gerçeküstü, kült bir yol filmi. Birçok Batı devletinde polise destansı bir kovalamacada liderlik eden gizemli bir hız delisini (kelimenin tam anlamıyla) ve kovalamaca sırasında hatırladığı çeşitli anılarını izliyoruz.

16. The Hitchhiker (1953)

Meksika’ya balık tutma gezisi için giden iki adam ile sonradan psikopat bir katil olduğu ortaya çıkan, fakat arabaya çoktan aldıkları otostopçunun yolculuklarının hikayesi.

17. The Driver (1978)

Walter Hill’in, kaçış şoförü olarak çalışan yakışıklı bir dublör hakkındaki gerilim filmi. Film, Drive gibi daha sonra vizyone giren filmleri önemli ölçüde etkiledi.

18. Christine (1983)

Stephen King’in klasik romanının uyarlanması olan film. İnek, utangaç genç Keith Gordon yeni 1958 Plymouth Fury’si ile takıntılı hale geliyor ve daha agresif, acımasız biri olmaya başlar. Acaba buna sebep olan tek şey araba mı? (Evet, kesinlikle.)

19. Thelma & Louise (1991)

Stresli hayatlarından kaçan, Geena Davis ve Susan Sarandon’un oynadığı karakterlerimiz, maço yol filmi olarak görülen standart tarza feminist bir hava getiriyor.

20. Tucker: The Man and His Dream (1988)

Yönetmen Francis Ford Coppola ve yapımcı George Lucas’ın bir araya geldiği, büyük otomobil şirketlerini bağımsız bir otomobil üreticisi olarak ele alan ve ezilen savaş sonrası bir mucidi anlatan gösterişli ve şaşırtıcı bir biyografi filmi.

Kaynak: 1

Boks Filmleri: Boks Severlerin İzlemesi Gereken En İyi 18 Film

$
0
0

Boks, psikolojik dayanıklılığı fiziksel güçle birleştiren heyecan dolu bir spor dalı.

Boks filmleri ise oyuncuların maruz kaldığı ağır yükler, başarı hikayeleri ve yaşam kavgasının sporla birleştirilip izleyiciye yansıtıldığı, yoğun duyguların aktarıldığı yapımlardır. Sinemanın alt türlerinden biri olan boks filmlerinin başarı dolu hikayelerini 18 maddede sizler için derledik, keyifli okumalar.

1. The Set-Up (1949) IMDb: 7,8

Robert Wise’in Joseph Moncure March’ın “The Wild Party” şiirinden senaryosunu uyarladığı, siyah beyaz, gerçek zamanlı çekilmiş kara filmi Demir Yumruk, ringlerden sokaklara bir geçiş yapıyor. Film, spor dünyasının şike ve ahlaksızlık içeren iç dünyasını, seyirci ve boksörlerin farklı parametrelerle sporu algılamalarını sağlıyor. Bugün bile etkileyiciliğini yitirmeyen sinematografisi, Robert Wise’in başta ringdeki sahneler olmak üzere üst düzey yönetmenlik becerisi, yakın planları ve detaylara gösterdiği özen ile The Set-Up, bir sinema klasiği niteliğindedir.

2. Fat City (1972) IMDb: 7,4

Alkolik bir boksör olan (Stacy Keach), idealist genç bir çocuk (Jeff Bridges) ve yalnız bir kadın (Susan Tyrrell) amatör bokstaki kişisel yenilgi ve zaferlerin hikayesini izleyiciye sunuyor. Sizleri derinden etkileyecek güçlü ve sınırları zorlayan bir yapım olarak karşımıza çıkan “Fat City”, hayallerinden vazgeçmeyen karakterleri unutulmaz kareleri ve sinematografisiyle seyirciyle buluşturuyor. Fat City, sıradışı olayların üstesinden gelmeye çalışan sıradan insanların, zorlu ve çarpıcı hikayesidir.

3. Rocky (1976) IMDb: 8,1

Adını Sylvester Stallone ile özdeşleşen karakterden, boksör Rocky Balboa’dan alan Rocky, gelmiş geçmiş en başarılı spor filmleri arasında yer alıyor. Tanınmamış bir boksörün, kasabasını ziyarete gelen ağır siklet şampiyonu ile tanışma fırsatı yakalaması ve zafere giden yoldaki mücadelesini konu alıyor. Üne ve başarıya giden yoldaki mücadele hikayesi olan “Rocky”; 1979, 1982, 1985 ve 1990’da çekilen dört devam filmi ile beyazperdeye kısa aralıklarla sık sık geri dönmüştü.

4. The Champ (1979) IMDb: 6,8

Franco Zeffirelli’nin yönetmen koltuğunda oturduğu film, eski bir boksör olan Billy Flynn’nın ringlere geri dönmeye karar vereceği süreçleri izleyiciye sunuyor. Billy’in hayatında en kıymet verdiği şey eski karısı Annie ile boşandıktan sonra velayetini aldığı sekiz yaşındaki oğludur. Artık at eğitmeni olarak çalışan Billy, kendisini ve oğlunu geçindirebilecek kadar para kazanıyordu. Hayatının rayına oturduğu zamanlarda bir anda Annie ortaya çıkar ve oğlunu görmek istediğini söyler. Billy ise Annie’yi kendilerinden uzak tutmak istiyordur ve oğlunu korumak için ringlere geri dönerek son bir dövüşe katılmak zorunda kalır…

5. Raging Bull (1980) IMDb: 8,2

Martin Scorsese yönetmenliğindeki filmde Robert De Niro ile yönetmen-oyuncu ilişkisinin en başarılı örneklerindendir. Bu ikilinin efsane işbirliklerinden olan Raging Bull, çevresine zarar veren duygu durumu da dengesi olan bir boksörün hayatını ele alıyor. Robert De Niro’nun canlandırdığı Jake La Motta’yı ringlerin şampiyonu yapan şiddet eğilimi, öfkesi ve ailevi ilişkilerini her geçen gün zarara uğratıyordu…

6. When We Were Kings (1996) IMDb: 8,0

Aslında bir boks belgeseli olan When We Were Kings, Leon Gast’ın yönetmenliğini üstlendiği boks dünyasının gelmiş geçmiş en büyük yıldızlarından olan Muhammed Ali’nin yükselişini konu alıyor. Şampiyon George Foreman ve henüz tanınmamış bir genç olan Muhammad Ali’nin karşılaşmasını nefes kesen ayrıntılarıyla anlatan Oscar ödüllü olan bu belgesel, boks sporuna ilgi duyanların mutlaka izlemesi gereken filmlerin başında yer alıyor.

7. The Boxer (1997) IMDb: 7,1

80’ler sonu, 90’lar başı sinemasına damgasını vuran Jim Sheridan – Daniel Day-Lewis işbirliklerine 1997 yılında bir yenisi daha eklendi. IRA terör örgütüne üye olduğu gerekçesiyle haksız yere suçlanan ve 14 yıl hapis yatan Danny Flynn, özgürlüğüne kavuştuğunda kız arkadaşını en yakın arkadaşıyla evlenmiş buluyor ve IRA ile bağlantılarını kesmek için boksörlük kariyerine başlıyor. Daniel Day-Lewis’in bir kez daha performansıyla büyülediği bu yeniden başlama hikayesi, 3 dalda Altın Küre adaylığı da elde etmişti.

8. The Hurricane (1999) IMDb: 7,6

Beyazperdeye Norman Jewison’ın yönetmenliğinde taşınan film, haksız yere cinayetle suçlanarak hapis cezasına çarptırılan ünlü boksör Rubin Hurricane Carter’ın masumiyetini kanıtlamak için verdiği hukuk mücadelesini anlatıyor. Boksörün otobiyografisinden uyarlanmış olan yapım, heyecan verici sahneleri ile nefesleri keserken, Denzel Washington’ın büyük bir ustalıkla canlandırdığı boksörün maruz kaldığı ırkçılığı da seyirciye yansıtıyor.

9. Ali (2001) IMDb: 6,8

Efsane boksörlerden Muhammed Ali’nin biyografisinin Michael Mann yönetmenliğinde beyazperdeye taşıyan 2001 yapımı Ali, efsanenin gençliğinden ringlerde devleştiği yıllara dek her ayrıntıyı seyrettiriyor, başroldeki Will Smith de kendisini başarılı bir performansla canlandırıyordu.

10. Million Dollar Baby (2004) IMDb: 8,1

Güçlü rakiplerine rağmen 2004’ün En İyi Film Oscar’ının sahibi olan Million Dollar Baby, Clint Eastwood yönetmenliğinde çekilen film, kadın boksör Maggie Fitzgerald’ın deneyimli bir antrenör ile çalışarak hem spora hem de hayata dair dersler almasını ve ikisi arasındaki baba-kız ilişkisini konu alıyor. Hem heyecan verici boks sahneleriyle hem de dramatik anlamdaki güçlü hikayesiyle dikkat çeken filmin başrollerinde Hilary Swank, Clint Eastwood ve Morgan Freeman yer alıyor.

11. Cinderella Man (2005) IMDb: 8,0

1930’ların Amerikası’nda Büyük Buhran döneminde kariyeri sona ermiş bir boksörün ekonomik imkansızlıklar nedeniyle eski sporuna geri dönüşünü Ron Howard yönetmenliğinde anlatan Cinderella Man, dramatik öyküsüyle izleyenleri ekrana bağlamayı başarmıştı. Karısına olan aşkı ve paraya muhtaç halinin verdiği çaresizlikle yumruklarına sarılan Jim Braddock, antrenörü Joe Gould’un da yardımlarıyla küllerinden yeniden doğuyor… Filmde başrolü Russell Crowe, yardımcı rollerde ise Renée Zellweger ve Paul Giamatti’yi görüyoruz.

12. Rocky Balboa (2006) IMDb: 7,2

Ringlerdeki ilk mücadelesinin üzerinden 30 yıl geçtikten sonra Rocky Balboa’nun emekliliğinden önceki son dövüşünü anlatan filmde onu şampiyon Mason “The Line” Dixon’a karşı dövüşürken izlemiştik. Sylvester Stallone’nin bu kez yalnızca başrol performansı ve senaryodaki imzası dışında yönetmenliğini de yapmış olduğu filmde Rocky, kendinden daha güçlü, daha genç ve daha öfkeli bir boksörün karşısında yer alıyor…

13. The Fighter (2010) IMDb: 7,9

“Silver Linings Playbook” ve “American Hustle” filmleriyle tanıdığımız yönetmen David O. Russell, filmde “Irish” Micky Ward’ın boks kariyerinin yükselişine odaklanıyor. 80’li yıllarda, kendisi de eski bir boksör olan ağabeyinin yardımıyla ringlerde yükselmeye çalışan Micky Ward’un bu yolda başa çıkması gereken hem rakipleri hem de gözünü hırs bürümüş annesiydi. Başrollerinde Mark Wahlberg, Christian Bale, Melissa Leo ve Amy Adams’ın yer aldığı film; dikkat çeken performansları ve hikayesiyle boks filmlerinin arasında oldukça önemli bir yere sahip.

14. Warrior (2011) IMDb: 8,2

Joel Edgerton, Tom Hardy ve Nick Nolte’in başrollerini paylaştığı film; sadece boksu değil, birçok dövüş sporunu içerisine alan bir mücadeleyi gözler önüne seriyor. Böyle bir turnuvada birbirlerine rakip olan iki kardeşin birbirleriyle ve babalarıyla olan ilişkilerine odaklanan film, izleyenlerden tam not almış durumda.

15. Real Steel (2011) IMDb: 7,1

Shawn Levy yönetmenliğindeki filmin en vurucu özelliği, boks filmlerinin bilimkurguyla birleşmiş hali olması… Film, oldukça popüler olan boks sporunun takipçisi ve yakın zamanda eşini kaybetmiş olan Charlie ve oğlu Max Kenton’a odaklanıyor. Baba-oğlun bulup onardıkları bir robotu yıldız bir boksöre dönüştürmesini anlatan filmde Hugh Jackman ve Evangeline Lilly başrolleri paylaşıyor.

16. Grudge Match (2013) IMDb: 6,4

Grudge Match, yaşını almış iki dev boksörün son maçlarından 30 yıl sonra bir maç için daha tekrar ringde buluşmasını konu ediyor. Ezeli bir rekabetin heyecanlı finalini izleyeceğiniz film, gerçek hayatta da dev bir buluşmaya imza atıyor: Rocky serisinin efsanesi Sylvester Stallone ve daha önce Scorsese’nin Raging Bull’unda boksörü canlandırmış olan Robert De Niro…

17. Southpaw (2015) IMDb: 7,4

Başrollerinde Jake Gyllenhaal, Forest Whitaker ve Rachel McAdams’ın yer aldığı film, Training Day’in (2001) yönetmeni olarak tanıdığımız Antoine Fuqua’nın imzasını taşıyor. Eşini bir kazada kaybettikten sonra depresyona giren ve kızının velayetini kaybetme ihtimaliyle karşı karşıya kalan boksör Billy Hope’un antrenör Tick Willis’in yardımlarıyla hayata tutunmasını konu alıyor “Southpaw”.

18. Creed (2015) IMDb: 7,6

Eski boksör Apollo Creed’in evlilik dışı ilişkiden doğan çocuğu olan Donnie (Michael B. Jordan) annesinin ölümünün ardından Creed’in dul eşi tarafından himaye altına alınır ve zengin bir ailede büyür. Ancak o bu hayatı istemeyerek boksör olma hayallerine kapılır ve kendisini yetiştirmesi için Rocky Balboa’nın peşine düşer… Ryan Coogler yönetmenliğinde çekilen film listemizin iyi yapımları arasında yer alıyor.

IMDb’de +7 Puan Sahibi Porno Olmayan Ama İzleyeni Yükselten 9 Cinsel İçerikli Film

$
0
0

Erotizm pornoya kaçmadığı sürece sanat amacını beyazperdeye çok güzel aktaran bir konu. Şimdi sizler için pornoyo kaçmamış, içindeki erotik sahnelerle yıllarca unutulmayan 9 tane film sıraladık.

1- Mavi En Sıcak Renktir IMDb: 7.8

15 yaşındaki bir genç kız cinselliği yeni yeni keşfetmiştir. Ancak ne var ki erkeklerden hoşlanmamaktadır. Bir gün mavi saçları olan güzel bir kadın görür ve aşık olur. Herkes ona bu ilişkinin ahlaksızca olduğunu söylese de, o inadına aşkını yaşamak istemektedir. Eşcinsel ve lezbiyen temalı bir film olan “Mavi En Sıcak Renktir” , Abdellatif Kechiche’nin yönettiği ilk ödüllü film olma özelliğini taşıyor. Zira 2013 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazanmayı başardı.

2- Ananı Da! Imdb: 7.7

Julio ve Tenoch adların iki arkadaş, Luisa isimli arkadaşları ile bir seyahate çıkarlar. Yol boyunca eğlenceli dakikalar yaşarlar. Ancak Luisa’nın bir tercih yapması gerekmektedir.

3- Dönüş Yok IMDb: 7.4

Monica Bellucci ve Vincent Cassel’in başrolde oynadığı Dönüş Yok, erotik ve dram türündeki başyapıtlardan biridir. Monica Bellucci’nin Dönüş Yok isimli bu filmdeki sevişme sahneleri ve özellikle de tecavüz sahnesi yıllarca konuşulmuştur.

4- Gözü Tamamen Kapalı IMDb: 7.3

Usta yönetmen Stanley Kubrick’in son filmi olma özelliğini taşıyan Eyes Wide Shut (Gözü Tamamen Kapalı), 1999 yılında yayınladığında tüm dünyada fırtınalar kopardı. Gerek Tom Cruise ve Nicole Kidman’ın abartılı sevişme sahneleri, gerek tarikat ilişkileri yıllarca çok konuşuldu. Kubrick hayranlarının kaçırmaması gereken bir film. Ayrıca Kubrick’in, filmin çekimlerinin tamamlanmasından 4 gün sonra öldüğünü de belirtelim.

5- Utanç IMDb: 7.3

Brandon seks bağımlısı bir adamdır. Sabah uyandığından gece uykuya dalana kadar seks düşünmektedir. Kadınları sadece cinsel bir obje olarak görmektedir. İnterneti sadece porno ve erotik film izlemek için kullanmaktadır. Ve bir süre sonra bu bağımlılığın zararlarını keşfeder ve bundan kurtulmanın yollarını aramaya başlar. Ancak her denemesinde daha da dibe vurur. Zira kadınlara karşı koyacak iradeyi kendisinde bulamamaktadır.

6- Sex and Lucia IMDb: 7.3

Hayatı seks üzerine kurulu olan Lucia, son derece doyumsuz bir kadındır. Yazar olan sevgilisi ile akıl almaz fantezilere imza atan Lucia, kendi bedenini keşfetmekten büyük zevk almaktadır. Ateşli Oda’nın yönetmeni Julio Medem’in tulum çıkarttığı bu film, izleyenleri adeta büyülüyor.

7- Paris’te Son Tango IMDb: 7.2

Ünlü The Godfather filminde “Baba” rolünü canlandıran büyük usta Marlon Brando’nun başrolde oynadığı Paris’te Son Tango, erotik filmleriyle ünlü yönetmen Bernardo Bertolucci tarafından çekildi. 3 tane özel ödülü olan efsane film “Paris’te Son Tango” aşırı çıplaklık içerdiğinden aile ortamında izlenmesi mümkün olmayan bir filmdir.

8- Düşler, Tutkular ve Suçlular IMDb: 7.2

Son derece heyecan dolu bir film olan Düşler, Tutkular ve Suçlar yayınlandığı dönem sinemalarda büyük sansasyon yarattı. Filmin başrollerinde seksi oyuncu Eva Green, Michael Pitt ve Louis Garrel oynarken, yönetmenlik koltuğunda erotik filmlerin usta yönetmeni Bernardo Bertolucci oturuyor.

9- Sekreter IMDb Puanı: 7.1

Başrolde güzel oyuncu Maggie Gyllenhaal’ın oynadığı Sekreter, erotizm ve romantizmi bir arada yaşatıyor. Bir hukuk bir bürosunda sekreter olarak işe başlayan Lee, büronun sahibi olan avukat Edward’dan hoşlanmaya başlar. Edward da Lee’ye karşı boş değildir. Ona karşı cinsel arzular hissetmektedir ve harekete geçmek için fırsat kollamaktadır. Bir gün Lee, yere düşen kağıtları almak için yere doğru eğilir. Onu gören Edward dayanamaz ve yavaşça yanına yaklaşır. Ardından olanlar olur.

BONUS: Temel İçgüdü IMDb: 6.9

Kaynak


Film Eleştirmenleri Son 10 Yılın En İyi 10 Filmini Seçti

$
0
0

The World of Reel sitesi, yapmış oldukları film anketini sonuçlandırdı. 250 film eleştirmeni ve yapımcı son 10 yılın en iyi 75 filmini seçti. Film seçimlerinin yarısının tahmin edilmesi çok kolaydı ancak bazıları hala bizi bayağı şaşırttı. İşte, son 10 yılın en iyi filmleri listesi…

10. Inside Llewyn Davis (2014)

Bu film, dünyada kendini bulamayan bir insan olmanın ne demek olduğunu hissetmenizi sağlıyor. Ana karakter hırs doludur, iyi bir halk müziği sanatçısı olmaya çalışır ama hayali onu hiçbir şeye götürmez. Film orijinal gibi görünmüyor ama Coen kardeşler tarafından çekildiğini unutmayın. Filmde hemen hemen her çekimde bir kedi bize eşlik ediyor.

9. A Separation (2011)

Pek çok eleştirmen, En İyi Yabancı Film dalı için Oscar da dahil olmak üzere birçok ödül alan İran filmi A Separation’u hatırlamıyor. Hikaye, suçlu olmamalarına rağmen zor durumda olan iki eşin bulunduğu yasal bir dava etrafında toplanıyor. Sağlam senaryo ve harika oyunculuk, izleyicilerin kendilerini karakter olarak hayal etmelerini sağlıyor.

8. Phantom Thread (2017)

Ana karakter Reynolds Woodcock, etrafındaki herkesin duygularını bastıran bir mükemmeliyetçi! Bir kadın, onun için sadece yaptığı zarif elbiseler için bir modeldir. Fakat kurallarına uygun olarak yaşamayan güçlü bir kadını model olarak işe alır. Bu cinsiyet çatışmasını izlemek gerçekten büyüleyici.

7. Roma (2018)

Alfonso Cuaron’dan Roma, bu yıl diğer tüm filmlerden daha fazla Oscar adaylığı aldı. Bu siyah beyaz film bize bir kadının zor hayatını gösteriyor. Tüm olayların Meksika’da 70’lerde meydana gelmesine rağmen, filmdeki hikaye hoş. Sinematografiye değer veren insanlar bunu görmeliler.

6. The Master (2012)

The Master, 2 adamın hikayesini anlatan karmaşık bir psikolojik film. Filmde garip bir mesih ve akıl hocasına ihtiyacı olan bir adam yer alıyor. Film, bir öğretmen ve öğrenci arasındaki zor ilişkinin arkasındaki derin felsefeyi araştırıyor.

5. The Social Network (2010)

Bu film, Facebook’un yaratılmasının gerçek hikayesine dayanıyor. Orijinaline kıyasla bazı küçük değişiklikler var ama temelleri doğru. Yaratıcıların şaşırtıcı başarılarını ve yol boyunca sahip oldukları tüm iniş ve çıkışları göreceksiniz.

4. Boyhood (2014)

Bu filmin aynı oyuncularla 12 yıl boyunca çekilmesi gerçekten saygıyı hak ediyor. Film neredeyse 3 saat sürüyor ve bir ailenin hikayesini anlatıyor. Filmdeki odak, ana karakterin nasıl bir yetişkin haline geldiği süreç üzerinedir. Çekim başladığında, başrol oyuncusu 7 yaşındayken film bitiminde 18 yaşındaydı. Bu film o kadar gerçekçi ki şahsen bir parçası olduğumuzu hissetmemize izin veriyor.

3. Moonlight (2017)

Oscar kazanmasına rağmen birçok kişi bu filmi bilmiyor. Film, aşk, büyümek ve başkalarını anlamanın ne demek olduğu gibi önemli konulara değiniyor. Sonuç olarak, kişiliğin oluşumu hakkında çok boyutlu bir drama denebilir.

2. The Tree of Life (2011)

Bu film, İncil ile geleneksel bir ailenin draması arasındaki mükemmel dengeyi buldu. Hem günlük problemlerden hem de insanların ve Tanrı’nın doğası ile ilgili ebedi varoluş sorunundan bahsediyor. Ancak uzmanlar yalnızca filmin felsefesini takdir etmekle kalmadı, aynı zamanda birçok güzel ve doğal manzara gösterdikleri için görsel açıdan da zevk aldılar.

1. Mad Max: Fury Road (2015)

Bu gişe canavarını dramatik filmler arasında görmek biraz sıradışı. Ancak bu film, tamamen yerini hak ediyor. Aksiyon sahneleri o kadar inanılmaz ki neredeyse her izleyici filmden sonra 2 saat boyunca koşuyor ya da kavga ediyormuşçasına adrenalin yaratıyor! 🙂

Bonus: Listede 11-50 sıradaki filmler

  1. Get Out (2017)
  2. Under the Skin (2013)
  3. Carol (2015)
  4. Margaret (2011)
  5. Toni Erdmann (2016)
  6. Uncle Boonmee (2010)
  7. Twin Peaks: The Return (2017)
  8. Her (2013)
  9. Call Me By Your Name (2017)
  10. The Act of Killing (2012)

  1. Inception (2010)
  2. Holy Motors (2012)
  3. La La Land (2016)
  4. 12 Years a Slave (2013)
  5. Certified Copy (2010)
  6. The Florida Project (2017)
  7. Amour (2012)
  8. Ida (2013)
  9. Melancholia (2011)
  10. Once Upon a Time in Anatolia (2011)

  1. No Home Movie (2015)
  2. Dunkirk (2017)
  3. Zama (2017)
  4. The Wolf of Wall Street (2013)
  5. Phoenix (2014)
  6. Inherent Vice (2014)
  7. Inside Out (2015)
  8. Blue Is the Warmest Color (2013)
  9. Timbuktu (2014)
  10. Silence (2016)

  1. The Assassin (2015)
  2. Tinker Tailor Soldier Spy (2011)
  3. The Turin Horse (2011)
  4. Drive (2011)
  5. Only Lovers Left Alive (2013)
  6. The Grand Budapest Hotel (2014)
  7. Manchester by the Sea (2016)
  8. It’s Such a Beautiful Day (2012)
  9. Son of Saul (2015)
  10. Leviathan (2014)

Listenin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Kaynak: 1

 

 

 

Liam Neeson’u ve Sinemadaki Varlığını 19 Maddede Anlatmak

$
0
0

Televizyon bağımlılığını haklı göstermek için ortaya sürülebilecek ekran yüzleri var. Bu yüzleri öne sürmek ekranlara bakarak zaman harcamayı haklı gösterebileceği gibi sinemayı daha güçlü ve vazgeçilmez kılacak kaliteyi de beraberinde getirebiliyor. Kuzey İrlanda’da gözlerini açan ve erken yaşta sinemayı tatsa da önceleri pek oralı olmayan Liam Neeson’un ve anlam kattığı filmlerin mini hikayesini bu yazıda okuyacaksınız.

1. 67 yaşındaki aktör gençliğinde futbol ve boksla ilgilendi

Tam adı William John Neeson olan oyuncu, 7 Haziran 1952’de Kuzey İrlanda’da doğdu. Dört çocuklu bir ailenin tek erkek çocuğu olan Neeson çocukluk ve gençlik yıllarında futbol ile boks gibi spor dallarıyla ilgilendi. Bu iki spor dalında da başarılıydı ve yeteneğini Dublin’deki bir futbol kulübünde gösterdi. Ancak bokstaki başarısını burnunun kırılmasıyla ödedi.

2.  11 yaşında kamerayla tanıştı

O gün bugündür de bırakmadı. Profesyonel olmasa da birçok okul yapımında rol aldı ve yedinci sanata iyiden iyiye ısındı.

3. Kamyon şoförlüğünden öğretmenliğe kadar birçok meslek grubunda çalıştı

Neeson, kamyon şoförlüğü başta olmak üzere çeşitli alanlarda gündelik işler yaparak hayatını kazandı. Bir süre sonra da uzun sürmeyecek öğretmenliğe adım attı.

4. Aksiyon filmlerinin vazgeçilmez oyuncusu

Farklı tür yapımlarda yer alsa da üstüne yapışan rol aksiyona bulanmış karakterler oldu.

5. Eşini kayak merkezindeki bir kazada kaybetti


Neeson, 1994 yılında dünya evine girdiği oyuncu Natasha Richardson’u 2009 yılında Kanada’daki bir kayak merkezinde yaşanan kazada kaybetti.

Spielberg’ten Nolan’a, Allen’a kadar alanında usta birçok yönetmenle çalışan Neeson’un filmografisinde öne çıkan yapımlara göz gezdirelim.

6. Husbands and Wives (Kocalar ve Karıları)

Yönetmenliğini Woody Allen’in yaptığı 1992 yapımı Kocalar ve Karıları filmindeki yardımcı rolde sergilediği performansla eleştirmenlerden olumlu yorumlar toplayan Neeson’ın önü açıldı. Film, evli olan Jack ve Sally’nin ayrılmaya karar vermesiyle ilişkiler üzerine yoğunlaşan senaryoda aktif bir rol üstlenmiş oldu. Filmin yönetmeni Allen da yapımda Gabe Roth’u canlandırırken, kendisine Judy Davis, Sydney Pollack ve Mia Farrow eşlik ediyor.

7.  Leap of Faith (Mucize Adam)

Yine 1992 yapımı bu güldürü içerikli dram filminin başrolllerini Steve Martin ve Debra Winger paylaşıyor. Kitap uyarlaması olan filmin kaynağı James Randi’nin The Faith Healers adlı kitabı. Senaryosunu Janus Cercone’nin yazdığı ABD yapımlı filmin konusu, başarılı bir dolandırıcı olan ve Steve Martin’in canlandırdığı Jonas Nightengale ile arkadaşlarının dolandırıcılık için geldiği kasabada kendilerinin insanları kandırarak, onlara Tanrı’nın sesini duyuyorum diyerek dolandırıcılık yaparken başına gelenleri içeriyor. Filmde Şerif Will Braverman’a hayat veren Neeson oyunculuğuyla göz doldursa da filmin beklentilerin altında kaldığını da söyleyelim.

8. Schindler’s List (Schindler’in Listesi

Liam Neeson’un kariyerindeki dönüm noktası olan filmin yönetmen koltuğunda Steven Spielberg oturuyor ve baştan Neeson olmak üzere tüm oyuncular döktürüyor. Mutlaka izlenmedi gereken yapımlardan biri olarak gösterilen bu film Nazi Almanyası’nda ölümden kurtarılan 1200 civarındaki Yahudi’nin kurtarılması gerçeklere dayanan öyküsünü anlatıyor. Neeson’un başrol oynadığı yapım 1993 yapımı olup Oscar Shindler’in hikayesinden yola çıkıyor. Yapıt Oscar’da birden fazla ödül alarak başarısını taçlandıran bir yapım.

9. Michael Collins (Özgürlüğün Bedeli)

İrlanda’nın bağımsızlığını kazandığı 1920’lerdeki sıcak zamanlarda geçen film 1996 yapımı. Yönetmenliğini Neil Jordan’ın üstlendiği bu yapım da gerçek bir hikayeden yola çıkıyor. Filmin başrolü usta isim olarak görülmeye başlanan Liam Neeson oluyor. Filmde kendisine Aidan Quinn, Julia Roberts ve Ian Hart gibi isimler eşlik ediyor.

10. Les Misérables (Sefiller)


Edebiyatta ve sinemada kült olduğu tartışılmaz eser Sefiller’in 1998 versiyonu olan yapımın yönetmeni Bille August. Bu versiyonda Jean Valjean rolünde Liam Neeson’ı, Javert rolünde Goeffrey Rush’ı, Fantine rolünde ise Uma Thurman’ı izliyoruz.

11. Star Wars: Episode I – The Phantom Menace (Yıldız Savaşları: Bölüm 1- Gizli Tehlike)

George Lucas’ın fenomenleşen serisi Yıldız Savaşları serisinin öncesini anlatan ikinci üçlemesi, 1999’da Episode I – The Phantom Menace ile başlıyor. Jedi ustası Qui-Gon Jinn’e Liam Neeson hayat veriyor.

12. Gangs of New York (New York Çeteleri)

2002 yapımı film Martin Scorsese imzasını taşıyor. Leonardo DiCaprio’nun kariyerindeki en önemli filmlerden biri olan “Gangs of New York”ta DiCaprio ve başroldeki Daniel Day-Lewis’in yanı sıra “Rahip” Vallon rolündeki Liam Neeson da rol alıyor.

13. Kinsey

Bill Condon’nun yazdığı ve yönettiği, Liam Neeson ve Laura Linney’nun başrollerini paylaştığı filmin hikâyesi, ünlü seksolog Alfred Kinsey’in 1930’ların Amerikası’nda bir tabu olan cinselliğin araştırılmasına yönelimini ve hayat hikâyesini anlatıyor.

14. Batman Begins (Batman Başlıyor)


Batman Başlıyor, kurgusal DC Comics karakteri Batman çizgi romanlarından uyarlanan, yönetmenliğini Christopher Nolan’ın yaptığı, Christian Bale’in Batman’i canlandırdığı; Liam Neeson, Michael Caine, Cillian Murphy, Katie Holmes, Tom Wilkinson, Ken Watanabe, Rutger Hauer ve Morgan Freeman’ın performanslarını izliyoruz.

15. The Chronicles of Narnia: The Voyage of the Dawn Treader (Narnia Günlükleri: Şafak Yıldızının Yolculuğu)

C.S. Lewis’in kitaplarından uyarlanan serinin bu filminde bir gardrobun içinden paralel evrendeki masal dünyasına yolculuk eden dört çocuğun masal dünyasında yaşadığı fantastik maceraları konu alıyor. İlk filmden itibaren serinin diğer filmlerinde de izlediğimiz bilge karakter Aslan’ın, sesi Liam Neeson’a ait.

16. Chloe

Yönetmen Atom Egoyan’ın kariyerindeki önemli yapımlardan biri olarak arşivlerde bulunması gereken film, psikolojik gerilim türüne dahil. İlişkisini test etmek adına kocasını baştan çıkarması için bir eskort ile anlaşan doktor Julian Stewart’ın öyküsünü anlatıyor.

17. Akademi ödüllü oyuncu İmparatorluk Nişanı’na sahip

Liam John Neeson, Britanya İmparatorluğu Nişanı’na sahip. Dikkatleri onun üzerinde toplayacak bir başka yapım da James Bond olacaktı ancak ailevi sebeplerden dolayı kendisine gelen teklifi kabul edemediğini belirtelim.

18. Seslendirme yaptığı yapımlar

Usta aktörün birçok yapımda seslendirme yaptığı da biliniyor. Mesela Simpson’da (2005) baba Sean’ın sesi Neeson’a ait. Ayrıca bol ödüllü olan 2013 yapımı Khumbia isimli animasyonda izlediğimiz Phunda’nın sesi bizzat Neeson’a ait. Yine The Nut Job isimli animasyona da (Raccoon) sesiyle katkı sunuyor.

19. Rol aldığı televizyon dizilerin üzerine

Sadece beyaz perde ile yetinmeyen usta aktör Liam Neeson’u, birçok ünlü dizide izleyebiliyoruz. Bunlar arasında izleyiciye tanıdık gelen 1986 yapımı Kanun Namına (Miami Vice), Play for Today (Dermot) gibi yapımları öneriyoruz.

Kaynak: 1 2 3

 

 

Ünlü Aktris Audrey Hepburn’ün Çocuğu Gibi Sevdiği Geyiği Pippin

$
0
0

Audrey Hepburn, sinema dünyasının harikulade bir ismi. Hanımefendiliği ve Hollywood yıldızı olmasının gölge getirmediği iyi huyluluğu onun hem sevimli hem de şuh bir kadın olmasını sağlamıştır. Zor zamanlardan geçmesine geçmiş ama herkesin sevgi – saygısını da kazanmıştır. 1959’da oynadığı bir filmse onu bir geyikle tanıştırmış ve ikilinin arasında muazzam bir bağ ortaya çıkmıştır.

1959’da Audrey Hepburn, 1954 – 1968 yılları arasında evli olduğu Mel Ferrer’in ‘’Green Mansions’’ filminde yer alır

Filmde Audrey Hepburn ile arkadaşlık edecek bir de geyik vardır ve pratik yapması için Hepburn’e geyiği eve götürmesi söylenir

Geyikle arasındaki etkileşimin artması için bu öneriyi kabul eden aktris daha sonra Pippin adını vereceği bu yavruyla güçlü bir bağ kurar

Lakabı ‘’Ip’’ olan Pippin ile Hepburn’ün arasındaki bu kuvvetli bağı setteki diğer insanlar da fark eder

Dönemin haberlerine dahi konu olan bu dostluktan Pippin de oldukça memnun görünür

Sevgili geyik, geceleri ona özel olarak yapılmış bir küvette uyur. Öyle ki aktrisin köpeği Mr. Famous da bu ilişkiyi oldukça kıskanır

Audrey Hepburn’ün oğlu Luca da bu ilişkiye dair şunları söyler: ”Annemin geyik yavrusuna olan aşkı sonunda onun kalbini kırdı. Ayrı düştüklerinde ne kadar büyük bir acı çektiğini bize hep anlatırdı. Ama aynı zamanda bu bize bırakılmış en iyi miras oldu: Doğanın şakası yoktur”

Hepburn ve Pippin sokakta, markette, çeşitli kamusal alanlarda birlikte gezerler


İtalyan yazar Elena Favilli, ‘’Asi Kızlara Uykudan Önce Hikâyeler 2’’ kitabında aktristen şöyle bahseder: Ancak Audrey yalnızca bir film yıldızı olmaktan ve elbiseleri yüzünden beğenilmekten fazlasını yapmak istedi. Başkalarına, özellikle de yoksul ve bir zamanlar kendisinin de olduğu kadar aç çocuklara yardım etmek istedi. Yaşamını, küçük bir kızken savaş sırasında ona yardım eden kuruluş Unicef’e adadı. Hiçbir çocuğun çiçek soğanlarını yiyecek kadar aç kalmaması gerektiğine inandı.

Pippin’in daha sonraki akıbetine dair bilinenlerse bir tür şayiadan ibarettir. Kimi miadını doldurduğunu kimi de setteki hayvan eğiticisine verildiğini söyler

Kesin olarak bilinense ikilinin arasındaki harikulade dostluktur. Meşhur sözle bitirelim o halde: ‘’Hayvanları sevemeyen insanları da sevemez’’


Audrey Hepburn’ün bir sözü: Pembeye inanıyorum. Gülmenin en iyi kalori yakan şey olduğuna inanıyorum. Öpüşmeye, çok öpüşmeye inanıyorum. Her şey ters gider gibi görünürken güçlü olmaya inanıyorum. Mutlu kadınların en güzel kadınlar olduklarına inanıyorum. Yarının başka bir gün olduğuna inanıyorum ve mucizelere inanıyorum.

Ezcümle, bu içeriği okurken aklınıza geldi mi bilmem ama yazarken benim aklıma geldi: Turgut Uyar – Geyikli Gece

…Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza
Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
Bilir bilmez geyikli gece yüzünden

Kaynak: 1

En Çok Beğenilen Filmler: “İzlemedim” Dememeniz Gereken Son Zamanların En İyi 16 Filmi

$
0
0

Eğer kabarık bir “İzlenecekler” listeniz yoksa film seçmek zaman zaman işkenceye dönüşebiliyor. Türden ülkeye, yapım yılından oyunculara kadar pek çok faktörün etkili olduğu bu seçme aşamasında size yardımcı olacak ve yol gösterecek bir film listesi hazırladık. Son zamanlarda çıkmış, eğer izlemediyseniz pişman olacağınız en çok beğenilen filmler…

1. Killing Them Softly (Kibarca Öldürmek) – IMDb: 6.2


Büyük paraların döndüğü ve yerel bir çetenin yönettiği bir kumarhaneye düzenlenen soygunda hırsızlar arkalarında pek çok iz bırakmıştır. Çete, poker oyunları sırasında düzenlenen soygunları araştırması için Jackie Cogan’ı görevlendirir. Acımasız Jackie, işini oldukça kibarca ve temiz bir şekilde yapmaktadır. Başrollerinde Brad Pitt, Scoot McNairy ve James Gandolfini’nin yer aldığı filmin yönetmenliğini Andrew Dominik yapıyor.

2. Kelebekler – IMDb: 7.7


Son zamanlarda Türk sinemasında yapılmış en iyi filmlerden biri olan Kelebekler’in yönetmenliğini Tolga Karaçelik yapıyor. Film, yolları yıllar önce ayrılan ve çok farklı hayatlar yaşayan 3 kardeşin babalarının isteğiyle bir araya gelmesini ve çıktıkları yolculuğu anlatıyor. Yolculuğun sonunda babalarıyla ilgili asıl gerçeği öğrenen kardeşlerin yolculukları benlik ve aile kavramı arayışına dönüşür. Herkesin kendinden bir parça bulabildiği film oldukça samimi diyaloglarla seyirciyi içine çekiyor. Başrol oyuncuları ise şöyle: Bartu Küçükçağlayan, Tuğçe Altuğ, Tolga Tekin, Serkan Keskin

3. The Sisters Brothers (Sisters Biraderler) – IMDb: 7.0


1850’li yıllarda geçen filmde şöhretiyle nam salmış suikastçi Sisters Kardeşler Eli ve Caharli altın avcısı Herman Kermitt’i öldürmek üzere yola çıkarlar. Ancak her görevi başarıyla tamamlayan kardeşlerin işi bu defa çok daha zor olacaktır. Yönetmenliğini Jacques Audiard’ın yaptığı filmin başrolünde John C. Reilly ve Joaquin Phoenix yer alıyor.

4. Arrival (Geliş) – IMDb: 7.9


Bilim kurgu filmi Arrival, ordu dilbilimcisi Dr. Louise Banks’in dünya üzerine inen uzay gemilerinden birinde görev alması ve gizemlerini ortaya çıkarmak için verdiği mücadeleyi anlatıyor. Doktor yardımcı olmak için görevlendirilen Ian Donnelly’le birlikte uzaylıların barışçıl mı yoksa istilacı mı olduğunu anlamaya çalışır. Başrollerinde Amy Adams, Jeremy Renner ve Forest Whitaker’ın rol aldığı film başarılı kurgusuyla seyirciyi sürükleyici bir bilim kurgu hikayesine dahil ediyor.

5. American Hustle (Düzenbaz) – IMDb: 7.2


Gerçek bir hikayeden uyarlanan film 1970’lerin ABD’sinde geçiyor. Usta bir dolandırıcı olan Irving Rosenfeld ve ortağı Sydney Prosser’ın FBI ajanı Richie DiMaso tarafından yakalanmasıyla başlayan film. Dolandırıcı ikilinin önünde iki seçenek vardır: ya hüküm giyeceklerdir ya da hüküm giymemek için FBI için çalışacaklardır. Onlar ikinci seçeneği tercih eder ve ikili yapılan büyük planla Atlantic City’e doğru yola çıkar. David O. Russell’ın yönetmenliğini yaptığı filmin oyuncu kadrosunda Jennifer Lawrence, Bradley Cooper, Christian Bale, Amy Adams ve Jeremy Renner gibi ünlü oyuncular bulunuyor.

6. Her (Aşk) – IMDb: 8.0


Yönetmenliğini Spike Jonze’ın yaptığı film, yakın bir gelecekte nadir bir şeye dönüşen mektupları yazarak para kazanan Theodore Twombly’nin hayatını anlatıyor. Karısından boşandıktan sonra bu işi yapan ve tek başına küçük bir apartman dairesinde yaşayan Twombly’nin hayatı gördüğü kusursuz bir yapay zeka programı sunan yeni bir işletim sistemi reklamıyla tamamen değişir. Yalnızlığın yaratıcılıkla birleştiği filmin başrolünde Joaquin Phoenix ve Amy Adams yer alıyor.

7. The Lost City of Z (Kayıp Şehir Z) – IMDb: 6.6


Kendini Amazon ormanlarına adamış bir kaşif olan Percy Fawcett, araştırmaları sonucu bu bölgede yaşamış bir uygarlığa dair kanıtlar bulur. Bilim camiasından destek alamayan Fawcett ailesinin desteğiyle Amazon ormanlarına araştırmaları derinleştirmek üzere gider ve 1925 yılında gizemli bir şekilde ortadan kaybolur. Kaybolan kaşif ve ekibini bulmak isteyenler eli boş döner. Bu yüzden bölge, Kayıp Şehir Z olarak adlandırılır. Yönetmenliğini James Gray’in yaptığı filmin başrollerinde Charlie Hunnam, Sienna Miller, Tom Holland gibi başarılı isimler yer alıyor.

8. Foxcatcher (Foxcatcher Takımı) – IMDb: 7.0


Yaşanmış olayları anlatan film Foxcatcher, altın madalya sahibi genç güreşçi Mark Schultz ve zengin varis John du Pont’un dünya standardında bir güreş takımı oluşturma çabası anlatılıyor. Elbette iki tarafın da oluşturulacak bu takımla ispatlamaları gereken şeyler var. Schultz kardeşlerin öyküsünü anlatan filmin yönetmenliğini Bennett Miller yapıyor. Filmde zengin varis John du Pont’u Steve Carell, Mark Schultz’u Channing Tatum canlandırıyor.

9. Green Book (Yeşil Rehber) – IMDb: 8.3


Bir anda işsiz kalan Tony, ünlü bir piyanist olan Dr. Don Shirley’ın konser turunda onun şoförlüğünü yapmayı kabul eder. Manhattan’dan güneye doğru giden ve bu yolculuk sırasında pek çok yerde duran ikilinin Shirley’ın kalabileceği Afro-Amerikanlar için güvenli yerleri tercih etmesi gerekiyordur. Güvenli yerleri bulabilmek için “The Green Book” isimli kılavuzdan yardım alırlar. Ancak bu yolculuk iki tarafın da birbirinden öğreneceği çok fazla şey olduğunu gösterir. En İyi Film Oscar’ına layık görülen filmin başrolünde Viggo Mortensen ve Mahershala Ali yer alıyor. Filmin yönetmenliğini ise Peter Farrelly üstleniyor.

10. John Wick Serisi


Emekliye ayrılmış bir tetikçi olan John Wick’in kaybettiği karısından kalan köpeği öldüren gangster’ların peşine düşmesiyle başlayan macera 3. bölümüyle devam ediyor. 2019’da seyirciyle buluşan John Wick 3: Parabellum, gişede lider durumda. Filmde John Wick karakterini başarılı oyuncu Keanu Reeves canlandırıyor.

11. Sofra Sırları


Yönetmenliğini ve senaristliğini Ümit Ünal’ın yaptığı Sofra Sırları’nın başrollerinde Demet Evgar, Elit Andac Cam ve Alican Yücesoy yer alıyor. Film, tüm hayatını eşine adayan ve gayet normal bir ev kadını olan Neslihan’ın çevresindeki kişilerin yavaş yavaş ölmeye başlamasıyla garip bir hal alıyor. Garip olaylara ve ölümlere şehre yeni gelen komiser de dahil olunca karşımıza tadına doyum olmayan bir hikaye çıkıyor.

12. The Exception (İstisna) – IMDb: 6.8


David Leveaux’un ilk uzun metrajlı filmi The Exception, Hollada’da sürgünde olan Alman Kralı Kaiser Wilhelm II ve onu korumakla görevli bir Alman subayının hikayesini anlatıyor. Film aynı zamanda Hitler politikalarını, Kaiser ve eşinin yaşadığı sürgün hayatı ve savaşın acımasızlığını da gözler önüne seriyor. Filmde Kaiser’i Christopher Plummer canlandırırken Alman subaya Jai Courtney hayat veriyor.

13. The Railway Man (Geçmişin İzleri) – IMDb: 7.1


Başrollerinde Colin Firth ve Nicole Kidman’ın yer aldığı film bizleri İkinci Dünya Savaşı zamanına götürüyor. O dönem Japonya’nın müttefikleriyle iletişimini kolaylaştıracak olan ve oldukça stratejik bir konumda bulunun Thai/Burma demiryolunda insanlık dışı şartlarda, zorla ve çeşitli işkencelere maruz kalarak çalıştırılan Eric Lomax yaşadıklarını unutamaz. Yıllar sonra kurtulsa da geçmişin izleri peşini bırakmaz ve intikam almaya karar verir. Gerçek bir hikayeden uyarlanan film seyirciyi içine çekmeyi başarıyor.

14. Zero Dark Thirty – IMDb: 7.4

11 Eylül Saldırıları’nı odağına alan film, bu saldırılardan sorumlu olan Bin Ladin’in yıllar süren çalışmalar sonucu 1 Mayıs 2011’de yakalanmasını ve düzenlenen operasyonun detaylarını anlatıyor. Mark Boal’ın senaryosunu gerçeklere sağdık kalarak yazdığı filmin Bin Ladin’in saklandığı yeri bulan timin başındaki genç CIA ajanı Maya’yı da detaylı bir şekilde anlatıyor. Filmin yönetmenliğini Oscarlı sinemacı Kathryn Bigelow yapıyor.

15. Sicario – IMDb: 7.6


Başrollerinde Emily Blunt, Josh Brolin ve Benicio Del Toro’nun yer aldığı film ABD ve Meksika arasında bulunan kanunsuz sınır kenti Suarez bir FBI ajanı ve ekibinin uyuşturucu kartelleriyle olan mücadelesini anlatıyor. Senaryosunu Taylor Sheridan’ın yazdığı filmin yönetmenliğini Denis Villeneuve üstleniyor.

16. Cloud Atlas (Bulut Atlası) – IMDb: 7.4


1850’de Pasifik Okyanusu’nda başlayan film geçmiş, şimdi ve gelecekte her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu göstererek sürükleyici bir olay örgüsü sunuyor. Filmin başrollerinde Tom Hanks, Halle Berry, Hugh Grant ve Hugo Weaving gibi başarılı isimler rol alıyor.

Gelmiş Geçmiş En Üzücü Sahneleriyle 16 Disney Filmi

$
0
0

Çocukluğumuzun unutulmaz filmlerinin mimarı Disney, gelmiş geçmiş en hüzünlü sahneleri ile karşınızda. Belki bu sahneler, çocukluğunuzda sizi o kadar etkilememiş olabilir fakat şimdi dönüp baktığınızda en az bizim kadar hüzünleneceğinize eminiz!

Dikkat! Spoiler içerir.

1. Bambi’nin annesinin bir avcı tarafından öldürüldüğü sahne, Bambi


Eminiz ki Bambi, herkesin en üzücü Disney filmleri listesinde ilk sıraya oynar!

2. Shadow’un çukura düştüğü sahne, Homeward Bound


Evet, sonunda oradan kurtulup ailesine kavuştuğunu biliyoruz ama şu pes edişe ve kafasını çamura yaslayışına bir bakın!

3. Mufasa’nın ölümü, The Lion King


Mufasa’nın ölümü yeterince kötü değilmiş gibi bir de Simba’nın babasını uyandırmaya çalışmasını izliyoruz. En sonunda pes edip babasının kolunun altına sığınıveriyor. Bu sahneyi ağlamadan izlemek mümkün değil.

4. Widow Tweed’in Tod’u ormanda terk edişi, The Fox and the Hound


Bu sahne hakkında konuşmak dahi istemiyoruz…

5. Ellie ve Carl’ın hikayesi, Up


Hepimizin aşina olduğu bir aşk hikayesi daha. Sosyal medyada bu aşk hikayesine dair o kadar çok video ve fotoğraf gördük ki… Yine de her seferinde gözlerimizi doldurmayı başarıyor.

6. Kral Triton, kızı Ariel için kendini feda ediyor, The Little Mermaid


Ariel’in tüm yaptıklarından sonra babası, kızını kurtarmak için kendini Ursula’ya feda ediyor ve bunun sonucunda buruş buruş yaşlı bir deniz bitkisine dönüşüyor. Ariel ise tüm bu olanları izlemek zorunda kalıyor.

7. “When She Loved Me” sahnesi, Toy Story 2


Sarah McLachlan, hayvan hakları ile ilgili reklamlarında bizi yeterince ağlatmamış gibi bir de başımıza Jesse’in terk edilişini çıkarıyor. Kendisine teşekkürlerimizi iletiyoruz…

8. Trusty’ye araba çarptığı sahne, Lady and the Tramp


Arkadaşını öyle hareketsiz yatarken gören Jock’ın ulumaları hala kulağımızda…

9. “Baby Mine,” Dumbo


Dumbo’nun annesinin, Dumbo’yu kucaklamak için parmaklıklar arasından uzanmasını asla unutamayacağız. Asla!

10. Barracuda balığı saldırısı, Finding Nemo


Bu sahnede sadece Nemo’nun annesini kaybetmiyoruz, aynı zamanda Nemo’nun babası Marlin; tüm çocuklarını olabilecek en kötü şekilde kaybediyor.

11. Maleficent’in kanatlarını kaybettiği sahne, Maleficent


Maleficent, gerçekten sevdiği bir adam tarafından mümkün olan en yıkıcı şekilde ihanete uğruyor. Bu adam sadece onu kandırıp uyuşturmakla kalmıyor, aynı zamanda kanatlarını da kesiyor.

12. Quasimodo’nun halk tarafından acımasızca aşağılandığı sahne, The Hunchback of Notre Dame


Quasimodo’nun kölesi olduğu adamdan, yani “sahibi”nden, istediği yardımı görünce gözlerinizin dolmaması mümkün değil. Üstelik sahibi onu kurtarmayıp öylece aşağılanmasını izliyor.

13. Gurgi’nin kendini feda ettiği sahne, The Black Cauldron


Filmin sonunda Gurgi aramıza geri dönmeseydi kesinlikle savaş çıkardı!

14. Fırın sahnesi, Toy Story 3


Oyuncaklar. El ele tutuşmular. Ölümü bekliyorlar. Daha fazla yazamayacağız…

15. Lewis’in yetimhaneye olan yolculuğu, Meet the Robinsons


Lewis, annesinin onu yetimhaneye bırakmasını izlemek için zamanda geriye gider. Ve neredeyse onu durdurmak üzeredir. Ama sonra geri çekilir ve annesinin onu bırakışını sakince izler.

16. Travis’in Yeller’ı öldürdüğü sahne, Old Yeller


Orijinal ve dayanılmaz derecede üzücü bir hayvan ölümü sahnesi… 50 yıldan daha uzun bir süre önce çekildi ve hala gözlerimizin dolmasına sebep oluyor.

Bonus: Neşelenmeniz için işte size birkaç minik kedi ve köpek!



Viewing all 913 articles
Browse latest View live